Allah inancı insanda doğal bir duygu olarak kabul edilir. Çeşitli ideolojilerden ve çevresinden olumsuz bir şekilde etkilenmemiş bir kişinin Allah’ın varlığını kabullenmesi bu duygunun gereğidir. Allah’ın var oluşu konusu, Kur’an-ı Kerim’de insan için bilinmesi tabii, zorunlu ve apaçık bir gerçek olarak kabul edilmiştir. Yaratılışından gelen duyusal ve duygusal özellikleri bozulmamış insanın normal olarak yaratanını tanıyacağı belirtilmiştir.
Ancak her toplumda çeşitli sebeplerle inanmayanlar veya inanç konusunda şüphede olanlar bulunabilir. İşte böyleleri için Allah’ın varlığının ispat edilmesi önem arzetmektedir. Bu da öncelikle Allah’ın varlığına dair delillerin ortaya konulması ile mümkün olur.
Bir kısım İslâm bilginine göre insandaki Allah inancı, zorunlu ve yaratılıştan olduğu için Allah’ın varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, mantıkî ve aklî deliller sunmaya ihtiyaç yoktur. Yaratılışa ait temiz düşüncelerini koruyabilen her insan Allah’ın var ve bir olduğunu bulabilir ve anlayabilir. Bu yoldaki deliller sadece insanı uyarmak, içindeki bilgiyi ve şuuru geliştirmek içindir.
İslâm bilginlerinin çoğuna göre insanın, kendi yapısında ve dış dünyada Allah’ın varlığını gösteren birtakım deliller üzerinde durup düşünerek Allah’ın varlığına ulaşması mümkündür. “O’nu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder” (el-En`âm 6/103) anlamındaki âyet, Allah’ın duyularla doğrudan doğruya idrak edilemeyeceğini bildirir. Fakat duyular, Allah’ı tanıyacak olan akla ve kalbe malzeme sunarlar. Bu malzeme de yaratılmış olan her şeydir, evrenin âhenk ve düzenidir. Bunlar Allah’ın varlığını gösteren belirtiler, izler ve delillerdir. İnsan, aklı ile bu belirti, iz ve delillerden hareketle yaratıcıyı bulmaya çalışır. Bu bir âyette şöyle dile getirilir: “İnsanlara dış dünyada ve kendi öz varlıklarında delillerimizi göstereceğiz ki, onun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun…” (Fussılet 41/53)
Allah’ın varlığına delil gösteren, insanı bu konuda düşünmeye ve iman etmeye çağıran Kur’an-ı Kerim âyetlerini ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerini dikkatlice inceleyip, dış dünyayı ve insanın yaratılışını gözlemleyen âlimler, Allah’ın varlığına dair bazı deliller ortaya koymuşlardır.
**1- Hudûs Delili:** Bu delil, kâinatta görülen varlıkların hallerinden ve niteliklerinden; evrenin sonradan meydana gelmiş olmasından Allah’ın varlığını isbata ulaşan bir delildir. Söyle bir önerme ile ifade edilir:
Bu kâinat, sûretiyle ve maddesiyle sonradan meydana gelmiştir.
Her sonradan meydana gelen, mutlaka onu meydana getiren birinin varlığına muhtaçtır. O halde bu kâinat, onu meydana getiren birine muhtaçtır ve o da Allah’tır.
**2- İmkân Delili:** Kâinat ve kâinatta bulunanların var olmaları da, yok olmaları da mümkündür. O halde var olmaları, ancak varlığa gelmelerini yokluklarına tercih eden birinin varlığına bağlıdır ki; O da varlığı zorunlu olan Allah’tır.
3- Gaye ve Nizam Delili: Kâinatta her şeyin bir sebebi ve gayesi vardı. Boşuna yaratılmış hiç bir şey yoktur. Ayrıca kâinatta her şey yerli yerine oturtulmuştur.
Her şeyin böyle bir nizam ve belli bir gayeye yönelik olması, onları düzenleyen birine ihtiyaç gösterir. Ayrıca bu düzenleyicinin, kâinattaki her şeye hâkim bulunması da kaçınılmazdır. Bu düzenleyici, Allah’tan başkası olamaz.
Kur’an-ı Kerîm’de de, Allah’ın azamet ve kudretini isbat konusunda sık sık bu delile başvurulur.
**4- İlk Sebep Delili:** Meydana gelen her şeyin ve her değişimin bir sebebi vardır. Bu sebepler, zincirleme olarak sonsuzluğa kadar geçmişe uzanamaz. Onları başlatan bir ilk sebep mutlaka olmalıdır, O da Allah’tır.
**5- Şehadet-i Âmme (Genel Kabul) Delili:** Tarihte en ilkel kavimlerden en ileri olanlarına kadar insanlar daima bir din inancına sahip olmuş ve Allah’ın varlığına inanmışlardır. Allah inancı insan fıtratında var olan bir olaydır.
Kaynakça
Bekir Topaloğlu, “Allah”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.
el-Muhasibi, Er-Riaye, İnsan Yayınları.
Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları.
Şamil İslam Ansiklopedisi “İsbat-ı Vacip” Maddesi.