Bedir Haber

Dil Düzeyinde Gerçekleşen Takva

Dil Düzeyinde Gerçekleşen Takva
Refik KANLICA( refik.kanlica@bedirhaber.com )
185 views
21 Ağustos 2014 - 14:08

Yirminci yüzyıl kendi içinde barındırdığı paradoksal, siyâsî, ictimâî, kültürel çalkantıların bir neticesi olarak, “kavram kargaşası şeklinde tecellî eden bir kirliliğe” imza atmış bir yüzyıldır. Yirmi birinci asrın ilk çeyreğini yaşadığımız şu günlerde de bu sâbıkalı asırdan kalan kirliliğin eserleri, toplumun farklı alanlarında hem de evrensel ölçekte müşâhede edilmektedir.

Bir kavram kirliliğinden söz ediyorsak, bu kirliliği izâle edecek referanslara yöneliş kalitemizden de söz etmeliyiz. Sosyal ve siyasi çalkantılar arasında boğulan İslâm dünyâsı, farkında olmadan kendi kavramlarına karşı olan sorumluluğunu yerine getirememek zafiyetiyle de karşı karşıyadır. 

Globalleşen dünyada en çok da kelimeler mağdur olmaktadır. Şehirler hatta köyler, kitle iletişim araçlarının etkisiyle kültür sahasında bir “tek-renk, tek üslûb, tek bakış” diye tanımlanabilecek bir yozlaşmanın eşiğine gelmiş bulunmaktadır.

Bu yozlaşma en çok müslüman irfânını etkilemiş görünmektedir. Kullandığımız dil, ekseriyetle İslâmî ilimlere ait pek çok ıstılâhî nükteyi ıskalayan bir dildir. Tefsir, Kelâm, Hadis, Tasavvuf vb. ulûm-i şer’iyye, sadece medresede, akademide, câmide karşılığı olan disiplinler değildir. Aynı şekilde bunlar, sadece bu alanın uzmanlarını ilgilendiren kısıtlı kelime-kavramlardan da oluşmamaktadır.

Medrese ve tekkenin terkîbinden oluşan halkın İslam söylemi, aslında havâssın konuştuğu dilin bir aynasıdır. Üzerinde düşünülmesi gereken asıl bu noktadır. İhtisaslaşma ile beraber, Kur’ân ve Sünnet etrafında şekillenen bir “geleneğin” kavramlarının gitgide sosyal hayattan çekiliyor olması, “Ben Arapların en fasihiyim, zira Kureyş kabilesine mensubum ve Sa‘d b. Bekr oğulları içerisinde büyüdüm (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ:609) buyuran bir Peygamber’in ümmetinin üzerinde düşünmesi gereken bir durumdur.

Halk nezdinde bir ihmâl affedilebilir bir kusur sayılabilir; fakat entelektüel seviyede bir umursamama hâlinin te’vîl edilebilecek hiçbir yönü bulunmamaktadır. Ne yazık ki dini ilgilendiren söylemlerde, gerek akademik çalışmalarda gerek câmi merkezli vaaz-hutbe-sohbet vb. din hizmeti söylemlerinde gelenekten kopuş açık bir şekilde hissedilmektedir. “Kahramanların çamurlaştığını görmek sokaktaki adam için buruk bir teselli” diyen Cemil Meriç (Bu Ülke s.286) ne kadar haklıdır. Din dilinin siyâsî –sosyal kavgalar arasında bayağı bir sokak ağzına müncer kılındığı şu günlerde İslam Medeniyetine yakışır vakarı temsil eden bir irfân söylemine ne kadar muhtacız?

Din adına konuşan âlimler, sadece dar alanda bir topluluğu memnun etme aceleciliğine düşmemelidir. On dört asırdır en berrak kelimeler en bedii cümlelerle iklimini bulmuş bir İslam Medeniyeti tecrübesinin usûl merkezli ciddî birikimini devâm ettirmeyi gündemine almak, Müslüman yazar çizerlerin vazifesidir.

Ortadoğu coğrafyasındaki gelişmeler, müslüman imajının olmaması gerektiği şekilde dünyaya pazarlanması neticesini doğurmuştur. Cephede birbirini boğazlayan “dindârlar” yanında, söylem bağlamında da uhuvveti zedeleyici icraatlara imza atma potansiyeline sahip bireylerin entelektüel meseleler hakkında İslam adına ekranlarda sürekli fikir üretmeleri! büyük bir tehlikeyi işaretlemektedir. 

İslami terminolojideki “takva” kelimesini, sadece dar anlamda bir ibâdet ritüeli olarak değil, bir “din dili inşa bilinci” aracı olarak ele almak, dil düzeyinde yaşanan kavram kirliliğinin önüne geçebilecek önemli bir çözüm önerisi olabilir.

Istılâhî bir dili önceleyen âlimlerin, âriflerin yetiştirilmesi, ümmet bilincini taşıyan herkesin öncelikli konusu olmalıdır. “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21) ayeti Hz. Peygamberin dil düzeyinde de ümmetine söyleyeceklerinin varlığını bize fısıldamaktadır.

Müslim’de geçen İbni Ömer’in rivayet ettiği “Sakın Bedeviler yatsı namazınızın ismi hususunda size galebe çal¬masınlar! Zîra o namaz Allah’ın Kitabında ışâ’ (diye anılmış) dır. Bu na¬maz develeri sağmakla meşgul olurken karanlığa kalır (da onun için Be¬deviler ona “ateme” derler)” (Müslim, Salat, 39) hadis-i şerifinden yola çıkılarak dil düzeyinde bir takvâ hassasiyetinin kazanılması üzerinde durulması gereken bir hassasiyettir.

Hz. Peygamber, burada yatsı namazına “ateme” (العتمة) değil, Kur’ân’da (Nur, 24/58) geçtiği üzere “ışâ” الْعِشَاء  denmesini tercih etmektedir. Bu hadis, kavramların yerli yerinde kullanılması gerektiğine dair nebevî bir öğüttür.

Bu bilinç ile hareket eden fertleri yetiştirmek din eğitiminden beklenen gayelerdendir. Hayatı kuşatan manevi dinamiklere ait dil ve kavramların inşâsının, en az insan yetiştirmek kadar mühim olduğu unutulmamalıdır. 

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno