Diktatör ve otoriter rejimler, kendi vatandaşlarına karşı gözlerini kırpmadan her türlü kumpası kurup onları katletmekten çekinmezler. Makul şüphe uydurması, devletin bütünlüğünü ihlal suçlaması veya asılsız suçlamalarla insanları idam sehpalarına götürmek, bu rejimlerin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Rejim sahipleri, kendi paranoyalarını ve narsisiszim sarhoşluğuyla halka korku salmak için devlet şiddetine başvurarak halkı sindirmeye çalışırlar. Yine de diktatörlerin kurdukları rejimler, kendi ömürleriyle sınırlı kalıyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra otokrasi rejimleri sürmeye devam ediyor. Bunun nedeni ise dünya derin güç odakları bu rejimlere her türlü ğayri resmi destek vermesinden kaynaklanıyor. Oysa demokrasiyi inşa eden ülkeler, bu tür sorunların hepsini aşmayı başarmışlardır. Örneğin, dün Helsinki’de polis koruması eşliğinde Filistin lehine İsrail protestosu vardı. İnsanlar özgürce protestolarını yaparak dağıldılar. Bu ülkenin çoğunluğu Hristiyan ve ateist olmasına rağmen, Müslümanlar azınlık bile değildir.
İnşallah İslam ve demokrasi bir gün ortaklaşa dünyadaki bütün despot rejimleri yıkarak, istibdat altında olan halkları özgürlüklerine kavuşturacaklar. Belki de İsevi ve Muhammedi ruhun kıyamete yakın zamanda islamın ortak düṣüncesi altında birleşerek “Hadislerde, buna işaret etmekte” insanlığın son bir kez topyekun refaha ermesinin tek çaresinin bu olduğunu söylüyor. Ümidimiz, her canın zulüm görmeden hak ve hakikati özgürce söyleyebilmesi. Sağlıcakla kalın.
21.05. 2024
Helsinki