Bedir Haber

Dikkat Etmek Lazım

Dikkat Etmek Lazım
Mahmut AÇIL( mahmut.acil@bedirhaber.com )
152 views
12 Ekim 2014 - 10:28

Hem de çok dikkat etmek lazım.

Nerede durduğumuza ve neye sahip olduğumuza dikkat etmek lazım! 

Sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmek lazım!

Eğer bize  bir değer veriliyorsa, değer verenin kıymetini bilmek lazım!

Kalp ufkumuzu karartmamak lazım. 

Ruhumuzun önü açık tutmak ve toplum içinde tıpkı bir Kutup Yıldızı gibi olmak lazım. 

Hep yerinde durmak, kendi etrafında dönmek lazım. 

Çevremizde bulunan diğer varlıkları kendi etrafımızda evirmek çevirmek ve şekillendirmek lazım. 

Ve Ana gayeye/hedefe doğru yürümek lazım. 

Velhasıl azizim “Kutup Yıldızı” gibi olmak lazım.

Sıradan ve en hafifi bir rüzgarda sönmeye yüz tutan ya da rüzgar ne yandan esiyorsa o yana doğru seğirten cılız mum ışığı gibi ol-ma-mak lazım.

Doğrudan yana ve doğrunun yanında durmak lazım. 

Güçlünün değil hep ama hep (HAK)lının yanında olmak lazım. 

Şimdilerde etrafımızda değişik telden çalan ve hemen her yanda vücut bulan bir hayli patırtı-kütürtü var.

Bu kadar patırtı-kütürtünün içinde ruhumuzun sesini nasıl duyacağımızı ve duyuracağımızı bir türlü bilemiyoruz. 

Ne olduğumuzu, nerede durduğumuzu, neye namzet bulunduğumuzu göremeyecek kadar hayret, dehşet daha doğrusu şaşkınlık içindeyiz. 

Ancak ve ancak ruh ve zihin kirlerimizden arındığımız an bu kaostan kurtulabiliriz.  Bunun için de en önemli düsturu sadakat olarak algılamak lazım.

Ama kişiye ve menfaate değil.

Hak’ka ve Hakikat’e sadık olmak lazım.

Neden mi?

Niçin mi?

Ya da ne mi demek istiyorum?

İyi dinleyin o zaman!

Hemen söylüyorum. Yine bir hikâye ile:

Bir zamanlar bir padişah varmış. (Bu hep böyle olur zaten. Ya padişah vardır ya da kral. Marabanın masalda başrolde ne işi var canım. Başrolde hep soylular olmuştur. Hayatın değişmez kurallarından biridir bu. “Bir zamanlar” sözü de eskiden, “Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben büyük büyük dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken” diye söyleniyormuş.) 

Neyse bir zamanlar var olan bu padişahın av merakı varmış. Her zamanki gibi tüm saray ahalisiyle beraber, padişaha ne kadar yakın olmak isteyen kişi (ayıp olmasın diye kişi dedim, yoksa onlara ne dendiğiniz siz daha iyi biliyorsunuz) ve kişiye (kişinin dişisi) varsa av meydanında cirit atıyorlarmış.  

Padişah avlanmak için ovada ilerlerken, av köpeklerine bakan memuruna/işçisine bir tazı (nam-ı diğer köpek, it, kelp) getirmesini emretmiş. Memuru hemen seğirtip (vazifeyi yerine getirmek için hızlıca hareket etmek, demek) tazıyı getirmiş. Ama ne tazı bu! Öyle sıradan bir tazı değil. Tasması mücevherden, ayaklarındaki halhallar altından, atlas kumaşlardan elbiseleri olan bir tazı. Ovada köpek önde, padişah arkasında ilerlemeye başlamışlar. 

Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler gide gide bir de bakmışlar ki aslı uslu, hepsi hepsi bir arpa boyu yol gitmişler.(Şey pardon! Burada bu tekerleme olmayacaktı.) Neyse bir müddet gittikten sonra köpek (soylu tazı), yolda bir kemiğe rast gelmiş. Köpek olduğu yerde kalakalmış. Avı mavı unutmuş,  kemikle oynamaya başlamış. Dakikalarca kemiği evirmiş çevirmiş, yalamış yıkamış. 

Padişah, köpeğin kemikle oyalanmasına öyle kızmış öyle kızmış ki, kızgınlıktan alevi köpeği bile sarmış. Köpeğin tasmasını elinden bırakmış. “Defedin bu edepsiz, nankör hayvanı!” diyerek kovmuş.

Köpeğe bakan memur, “Aman padişahım!”  demiş. “Köpeği salalım gitsin ama bari üstündeki mücevherleri alalım!”

Padişah memura ve etrafındaki ahaliye bakarak, bize de ders verecek şu cümleleri söylemiş:

“Hayır, dostlarım hayır! Bırakın öylece gitsin bu nankör köpek! İleride aklı başına geldiğinde üzerindeki süsleri püsleri görsün de ahmaklık edip nasıl bir yuvadan basit bir kemik uğruna ayrıldığını anlasın!”

Ya işte böyle dostlar.

Biz insanız!

Nam-ı diğer “ eşref-i mahlûk…”

Dikkat etmek lazım.

Dünyalık ve küçücük menfaatlere (hikayedeki misal kemiklere) aldanıp da ahiretimizi yakmamak lazım.

**
Ne buyuruyor Yüce Mevla (c.c.):**

**“Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin)”**

“Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.”

**
“Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne)”**

“Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).”

Allah korusun,

Üç beş kuruş ve üç beş kuruşluk dünya menfaatleri için yıllarca beraber koştuğumuz insanları kırmayalım. 

Terk etmeyelim.  

Yüz üstü bırakmayalım.

Ya bu dünyadaki ufak tefek menfaatler için durduğumuz yerden ayrılır da yarın bir gün ahrette kaçırdıklarımıza hayıflanırsak?

Dikkat etmek lazım, dikkat etmek!

Vesselam…

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno