DOLAR

35,5435$% 0.28

EURO

36,6473% 0.01

STERLİN

43,5426£% 0.17

GRAM ALTIN

3.100,09%0,27

ONS

2.713,92%-0,01

BİST100

9.866,73%1,30

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

İLK DİN İSLAM MI?

İLK DİN İSLAM MI?
0

BEĞENDİM

İslâm’ın Tanımı ve Anlamı:

İslam, Allah’a (c.c.) teslim olmak, boyun eğmek ve itaat etmek manasına gelir. Bu, kişinin yaşamını Allah’a teslim etmesi, O’na kul olması ve sadece O’na ibadet etmesi demektir. İslam’ın temel özelliği ve gereklerinden biri de tevhiddir. Tevhid, Allah’ın birliğine inanmak ve O’na ortak koşmamaktır.

Bediüzzaman Said Nursî, İslâm’ın tevhid temelini vurgulayarak, “İslâm, her şeyin yaratıcı ve mutlak hükümdarı olan Allah’a itaat etmektir. İslâm’ın en yüksek derecesi de, Allah’ın birliğine inanmak ve O’na hiçbir zaman ortak koşmamaktır” (1. Söz) diyerek, tevhid inancının İslam’ın özüdür ve insanın hayatındaki her yönü etkilemesi gerektiğini belirtmiştir.

Tevhid ve Peygamberlerin Görevi

Tevhidin gereği, yalnızca bir tek Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmektir. Bu anlamıyla İslam, sadece son peygamber olan Hz. Muhammed‘in (s.a.s.) getirdiği din değil, tüm peygamberlerin getirdiği bir inanç sistemidir. Bu bakımdan, peygamberlerin tamamının insanları temel iman esaslarına davet etme görevi aynıdır. Her peygamberin ilk daveti tevhiddir. Çünkü tevhid, Allah’a inanmanın başlangıcı ve Hak yoluna girmenin ilk basamağıdır.

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ

RABBİMİZ KUR’AN’DA ŞÖYLE BUYURUR:


“Biz senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona: ‘Benden başka ilah yoktur, bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ, 21/25).

Allah Teâlâ’nın, insanlar arasından bazılarını peygamber olarak görevlendirip bunlara kitaplar göndermesindeki maksadı, insanların Allah’ın varlığına, birliğine inanmalarını ve sadece O’na kulluk etmelerini sağlamak, onları sapkın inançlardan ve kötü davranışlardan korumaktır. Bu bakımdan ilâhî dinler amaç ve öz itibariyle birdir, hepsi de tevhid inancında buluşurlar; Kur’an’da ki bu ayet bunun en güçlü en net delillerinden biridir.(Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 673)

Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur’da, tevhidin her yönüyle insanın ruhunda yerleşmesi gerektiğini vurgular ve şunları söyler: “”Hem tevhid, en ehemmiyetli ve en halâvetli ve en yüksek bir vazife-i kudsiye ve bir fariza-i fıtriye ve bir ibadet-i imaniyedir. Aradığımız hakiki tevhid, yalnız tasavvurdan ibaret bir marifet değildir. Belki, ilm-i mantıkta tasavvura mukabil ve marifet-i tasavvuriyeden çok kıymettar ve bürhanın neticesi olan ve ilim denilen tasdiktir. Ve tevhid-i hakiki öyle bir hüküm ve tasdik ve iz’an ve kabuldür ki, Herbir şeyle Rabbini bulabilir. Ve herşeyde Hâlıkına giden bir yolu görür. Ve hiçbir şey huzuruna mâni olmaz. Yoksa, Rabbini bulmak için her vakit kâinat perdesini yırtmak, açmak lâzım gelir.”(.Şualar, ikinci bab) ”Tevhid, her şeyin bir bütünlük içinde Allah’ın kudretiyle yaratıldığını ve yönlendirildiğini kabul etmektir. Her şeyin Allah’a ait olduğunu bilmek, insanın kalbinde O’na en yakın ve en derin inancı oluşturur.” (Lem’alar, 30.). Bu ifadeler, tevhidin insanın ruh dünyasındaki merkezî yerini ve İslâm’ın özünü ne kadar derinden kavratmaya çalıştığını ortaya koymaktadır.

Peygamberlik ve İslâm’ın Evrensel Mesajı

Peygamberlik Hz. Âdem (a.s.) ile başlamış, Hz. Muhammed (s.a.s.) ile son bulmuştur. Bu, peygamberler aracılığıyla gönderilen dinin esasında bir değişiklik olmadığını gösterir. Her peygamberin getirdiği temel mesaj, İslam‘dır. Bu sebeple her peygambere ve onun müntesiplerine “Müslüman” denilmiştir.

وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ
”Allah yolunda gerektiği şekilde cihâd edin. O sizi bunun için seçti ve dîni yaşama konusunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Haydin, atanız İbrâhim’in dinine uyun. Allah, önceki kitaplarda da, Kur’an’da da sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi. Tâ ki, İslâm’a bağlılığınız hususunda Peygamber size şâhit olsun, siz de diğer insanlara şâhit olasınız. Öyleyse namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın. O sizin Mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!” (Hac, 22/78).

Bu ayetteki, “Cihad”ın, Allah’ın hoşnutluğu için yapılan her türlü çaba olarak geniş bir anlamda değerlendirilmesi, 78. âyetteki cihadın da bu ilişkiye dahil olmasını sağlar. Cihad, henüz tamamlanmamış çabaları da ifade edebilir, bu nedenle iyi işlerin bir parçası olarak kabul edilebilir.

Bu emirlerin kabullenilmesinin gerekçeleri şunlardır:

  1. Allah’ın seçmesi,
  2. İbrahim’in dininde de böyle olması ve “Müslümanlar” adının verilmiş olması,
  3. Peygamber’in tanıklığı.

Emirlerin izahı:
Namaz kılmak, zekât vermek ve Allah’a sımsıkı sarılmak, O’nun delillerini değerlendirmek, lutuflardan yararlanmak ve korumasına sığınmak istenmektedir.

Cihadın şartları:
Cihadın “gerektiği gibi” yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu, dünya menfaati gözetmeden sadece Allah için yapılmalı, kınamaktan çekinmeden ve dinin gereklerini yerine getirerek her türlü imkân seferber edilmelidir (Taberî, XVII, 205; Râzî, XXIII, 72).

Risale-i Nur, bütün peygamberlerin mesajının özde bir olduğunu, her birinin tevhidi ve Allah’a kulluğu vurguladığını ifade eder. Bediüzzaman Said Nursî bu konuda şunları söyler: “Her peygamberin vahyi, insanlara tevhidi ve ahlakı öğretmiştir. İslâm, sadece son peygamberin getirdiği değil, bütün peygamberlerin getirdiği hakikatlerin bir bütünüdür.” (Risale-i Nur). bu sözler, İslam’ın evrenselliğini ve tek bir ilahî gerçeği yansıttığını anlamamıza yardımcı olur.

İbrahim (a.s.) ve İslam’ın Temeli

Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. İbrahim (a.s.) için de Müslüman ifadesi kullanılmaktadır. Bu, İslam’ın aslında her dönemde var olan evrensel bir din olduğunu gösterir. Kur’an bu konuyu şöyle dikkatlere sunar:

Ayet:
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

Türkçe Meal:
“İbrahim ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru Müslüman idi.” (Âl-i İmran, 3/67).

Bediüzzaman Said Nursî, İbrahim (a.s.) örneğini vererek, Risale-i Nur’da şunları ifade eder: “İbrahim aleyhisselam, hakka yönelmiş, tevhidi her yönüyle kabul etmiş ve her türlü şirkten uzak kalmış bir Müslümandır. Onun yolunda gitmek, doğru yolu bulmaktır” (Risale-i Nur, Lem’alar). Bu ifadeler, tevhidin İslamın özüdür ve İbrahim (a.s.)’ın bu yolun örneği olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Peygamberlerin Mesajı Bir ve Aynıdır

Kur’ân, peygamberlerin mesajlarının temelde bir olduğunu ve bunun İslam‘dan ibaret olduğunu şu şekilde ifade eder:

Ayet:
“قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ.”

Türkçe Meal:
“Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilen ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene iman ettik. Onlar arasında bir ayrım yapmayız, biz de Müslümanlarız, deyin.” (Bakara, 2/136). Sözlükte “torun” anlamına gelen sıbt (çoğulu esbât), âyette özellikle Hz. Ya‘kub’un on iki oğlundan torunları olan peygamberleri ifade eder.

Müslümanları kendi dinlerine davet eden Yahudilerle Hıristiyanlara cevap veren önceki âyetin, “Hayır! Biz, hanîf olan İbrâhim’in dinine uyarız” meâlindeki cümlesinin açıklaması mahiyetinde olan bu âyette, Kur’an’a göre öncelikle Allah’a iman emri yer almıştır. Çünkü bu, bütün hak dinlerin ortak inanç ilkesidir. Âyette daha sonra müslümanlara indirilen Kur’an-ı Kerîm ile Hz. İbrâhim ve onun soyundan gelen peygamberlere, hâsılı genel olarak bütün peygamberlere bildirilen ilâhî hakikatlere, bir kısmına doğrudan doğruya vahyedilmiş, bir kısmına da önceki peygamberden intikal etmiş olan kutsal kitaplara inanılması emredilmektedir.(Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 220-221)

Risale-i Nur, burada vurgulanan vahiy birliğini şu şekilde açıklar: “İslam, tek bir hakikatin yansımasıdır ve her peygamber aynı gerçeği bildirmiştir. Fakat son peygamberin getirdiği İslam, hem zaman hem de bütün insanlık için tamamlanmış ve evrensel kılınmıştır.” (Risale-i Nur, Lem’alar). Bu, peygamberlerin ortak mesajının İslam olduğunu ve her dönemde hak dinin temelde bir olduğuna işaret eder.

Yahudilik ve Hristiyanlık ile İslam Arasındaki Fark

Ancak Yahudi ve Hristiyanlık bugün mevcut şekilleriyle, peygamberlerine indirilmiş olan vahiylerin tam olarak korunmadığı için, bu dinler artık İslam olarak adlandırılamaz. İslam, son din olarak Hz.Muhammed’in (s.a.s.) getirdiği vahiy ile tamamlanmıştır. Esas itibarıyla hak dinin temel prensiplerinde değişiklik yoktur. Ancak, *ibadetlerin şekillerinde* ve muamelatla ilgili hükümlerde bazı değişiklikler yapılmıştır.

Yahudi ve Hristiyanlara gayrimüslim denmesi, onların İslam’a inanmamaları nedeniyle olmuştur. Çünkü İslam’ın son peygamberi olan Hz. Muhammed‘e ve onunla gönderilen dine inanmamaktadırlar. Risale-i Nur’da bu noktada şu açıklama yapılır: “Yahudi ve Hristiyanlık, zamanla şekil değişikliğine uğramış dinlerdir. Ancak İslam, tevhidi ve Allah’a kulluğu temele alarak evrensel bir din olarak her zaman geçerlidir.” (Risale-i Nur, Lem’alar).

Sonuç:

İslam, bütün peygamberlerin getirdiği mesajı ve tevhidi içeren evrensel bir dindir. İslam, Allah’a teslim olma ve O’na ibadet etme temelini oluşturur. İslam’daki temel prensipler, her dönemde aynıdır, ancak zaman içinde bazı ibadet şekilleri ve muamelatla ilgili hükümler değişmiştir. Peygamberlerin ortak mesajı, İslam’dan ibarettir ve bu mesajın son temsilcisi Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Risale-i Nur, İslam’ın evrensel ve sonsuz doğruluğunu anlatan en önemli eserlerden biridir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.