Ayrılmıştı dergahtan
Burukluk vardı yüreğinde
Ama umutluydu gelecekten…
Yürüyordu derviş
Nereye, kime, neden gittiğini bilmeden
Ne kadar yürüdü
Ne yöne gitti bilmedi
Bir ara yüreğinde tarifsiz bir acı
Dedi herhalde yoktur bu derdin ilacı
Sessizce yığılıp kaldı, olduğu yerde
Ne zaman nasıl düşmüştü, bu tarifsiz derde
Kendine gelir gibi oldu, bir an
Şimdi dergah nerde, ben nerede
Bırakır mı, sonsuz acı yürekte
Baktı yine içi geçmekte
Daldı derin rüyalara…
Uzun bir sefere çıkmıştı
Bilmeden ne ara
Öyle bir sevdaydı ki kapkara
Hiç yokluğuna dayanılır mi
Nasılsa bilmeden ,bulmuştu kendini
O meçhul dergahta
Sanki hiç aralarında yaşanmamıştı…
Ne kırgınlık, ne de bir safa
Bir ara dalmıştı yine zikire
Sevgiliyi zikrediyordu
Hiç gerek yoktu ne bir söz ne de fikire
…
Dergâh seyrediyordu dervişi
Oda başlamıştı lisani haliyle
Yaradana sonsuz şüküre
Kavuşmuştu iki sevdalı
Artık yoktu ikisinde de mefkure
Ne aş ne ekmek istiyordu derviş
Dergahtan bir anlık ayrılık bin yıllık kedermiş
Sevdalının bir bakışı sevene yetermiş
Sevince gönül her çileyi çekermiş
Çile çekmek dervişlere özelmiş
Sevdiren sevdirince, her gönül güzelmiş
…
Bitirmişti dergah zikiri
Sanki bakiden faniye yöneldi fikiri
Dalmış seyrediyordu fakiri
Nede güzel bekliyordu, kapısını hakiri
Epey seyretti ki bıkmadan
Garip bir sesle uyandı derviş derin uykudan
Bir kervan geçiyordu yanından
Anlayınca rüyayı
Sessizce ayrıldı oradan
…
Bir ağaç gölgesinde
Dinliyordu kendini
Yüreğindeki acı
Daha da yakıyordu içini
Bu rüyayı yaşamak istiyordu
Dedi ki kolay mı Dergahtan geçimi
Belli bırakmayacak bu ateş içimi
…
Sessiz sedasız düşmüştü yola
Hiç vermedi dergah yolunda mola
Sapmadan ne sağ nede sola
Umudu son demde, bulutlarla kol kola
Uçarak gidiyor du şimdi vuslata
Yaklaşınca dergaha
İçinde…Bir garip safsata
Dergah için derviş ….
Ya derse ,bir garip molla
…
Yanıyordu içi
Ya dergaha varmalıydı
Ya da istiyordu hiçi
İyice yakındı artık
Usulca tokmağı vurdu tık tık
Ses yoktu çıkmıyor gık
Kalbi atıyordu tokmaktan daha güçlü …
Belki de ondan duyulmuyordu
Yoktu ne kapının ne de tokmağın suçu
…
Neden sonra Dergahtan bir ses
Kimsin ? Nedir heves?
Dili tutulmuştu Dervişin
Lal kesilmişti hilkat
Ölüyordu sanki kat kat
Son bir cesaret son bir takat
Ben dedi , Derviş. ….
Unutmuş muydu acaba
Dergah Dervişini
Hangi derviş…?
Diyecekimiydi ?
Derviş isen buyur
Zikir hane sağda ,
Garipler solda uyur
Senin ötekilerden farkın ne?
Gir uygun yer ara kendine…
…
Titreyerek düşündü birden
Yoksa silinmiş miydi gönülden?
Bir ah çekti ki derinden
Sanki dünya sarsıldı yerinden
Bu söz son noktaydı Derviş’ te
İşte şimdi gelmiş ti sevdiğine
Dergah bir an durdu …
Dedi sende bir hal var
Sen… bizim Derviş
Buyur gel…
Bu gönül kapısı sana hep açık
İstersen rüzgârda fırtınada gel
İstersen sonsuz aydınlık güneşte
Şunu iyi bil ki bu dergah hep firişte*
…
*Firişte :Melek , Günahsız masum -Mec: İyi ve yumuşak huylu