DOLAR

35,5594$% 0.16

EURO

36,5618% -0.36

STERLİN

43,2938£% -0.53

GRAM ALTIN

3.080,73%-0,39

ONS

2.700,74%-0,53

BİST100

9.977,94%1,13

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

DALÂLET NEDİR?

İslam’da dalâlet, doğru yoldan sapmak olarak tanımlanır ve hem Kur’an hem de Sünnet bu sapmalar hakkında ciddi uyarılarda bulunur. İslam, insanlara doğruyu bulma konusunda ilahi yardım ve serbest irade tanırken, aynı zamanda bu özgürlüğü kullanan insanları sorumlu tutar. Bu sorumluluk, doğruyu seçme noktasında bireylerin kararlarını etkileyen önemli bir faktördür ve dalâletten korunmanın yolu, Kur’an ve Sünnet’e sıkı bir şekilde bağlı kalmaktan geçer. Zira dalâletin toplumsal ve bireysel sonuçları ağır olabilir; bu yüzden İslam, doğru yolda kalmak için sürekli bir rehberlik ve itaat arayışını öngörür.

DALÂLET NEDİR?
0

BEĞENDİM


Dalâlet (ضلال) Kavramı
Dalâlet (ضلال) kelimesi, kelime anlamı olarak “kaybolmak, telef olmak, şaşırmak ve yanılmak” gibi mânalara gelir. Ancak, bu terim özellikle “bilerek veya bilmeyerek doğru yoldan az veya çok ayrılmak, azmak ve sapmak” anlamlarında kullanılmaktadır. Dalâlet, mecazi anlamda da “akla, duyulara ve gerçeğe aykırı ilkeleri benimsemek” anlamında kullanılabilir. Bu anlamıyla dalâlet, genellikle “maksada ulaştıran yolu bulamamak, istenen sonuca götürmeyen bir yola girmek” veya “istenen her türlü neticeye ulaştırıcı yoldan ayrılmak” şeklinde tarif edilir. Özellikle dinî bir bağlamda dalâlet, çoğu zaman “dinî yoldan sapmak” anlamında kullanılmaktadır (et-Taʿrîfât, “ḍalâlet” md.; Tehânevî, Keşşâf, “ḍalâl” md.).

Dalâlet ve Dinî Toplumlar
İlkel topluluklarda din ve cemaat arasındaki ayrım yoktur; dolayısıyla, bu topluluklarda din-dünya ayrımı söz konusu değildir. Bu toplumlarda, ferdin bütün hayatı cemaat içinde geçtiği için farklı inançlarla ilgili kesin bir değerlendirme yoktur. Belirli bir dinî kurallar külliyatı bulunmadığı için, doğru yoldan sapma veya dalâlete düşme kavramları da net bir biçimde belirlenmemiştir. Bu tür topluluklarda, başka dinlere karşı genellikle müsamaha gösterilir, fakat cemaatin bütünlüğünü ihlâl eden davranışlar, genellikle arınma törenleri ile düzeltildikten sonra kabul edilir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ḍll” md.).

Dalâletin Tanımı ve Anlamı
Genel anlamda dalâlet, kamu vicdanında yer etmiş inanç ve düşüncelere ters düşen her türlü akîdeyi ifade etmektedir. Belirli dinler, kendilerini mutlak hakikatin taşıyıcıları olarak görüp, başka inançlar ve düşünceler karşısında dalâlet kavramını kullanmışlardır. Hak ile bâtıl arasında bir ayırım yaparak, doğru inanç ve yanlış inançları belirlemişlerdir. Bu bakış açısına göre, farklı inanç ve davranışlar dalâlet olarak kabul edilmiştir (D. Masson, Monothéisme coranique et monothéisme biblique, Paris 1976, s. 635-641).

Dalâletin Dinî İnançlar Açısından Yorumlanışı

  • Hinduizm’de Dalâlet
    Klasik Hindu din felsefesi, dini inançları iki kategoriye ayırır: Âstika (doğru inancı ihtiva eden) ve Nâstika (bâtıl inancı temsil eden). Caynizm, Budizm ve materyalist düşünceler, Hinduizm açısından nâstika olarak kabul edilir. Hinduizm’de, dine sapmış bir kimse yeniden kabul edilmeden önce bir Brahman tarafından yapılan tören ve âyinlerle arındırılmalıdır (G. Cross, “Heresy (Christian)”, ERE, VI, 614-622).
  • Yahudilik’te Dalâlet
    Yahudi kutsal kitabında dalâlet, Tanrı’nın Hz. Mûsâ’ya bildirdiği ilâhî kurallara uymamak ve onlara karşı çıkmak olarak tanımlanmıştır. Tesniye 30/19’da yer alan ayet, insanın dilediği yolu seçmekte hür olduğunu, ancak hayatı seçmek yerine ölümü, berekete karşı lâneti seçenin dalâlette bulunduğunu belirtmektedir:
    “سَمِعَتِ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَمَامَكُمُ الْيَوْمَ أَنْتُمْ فِي فَجْرِهِمْ وَفِي فَجْرِهِمْ إِنَّ هَذَا هُوَ النَّبِيُّ وَمُحَمَّدٌ هُوَ الَّذِي يَأْتِيكُمْ فِي السَّمَاءِ وَهُوَ إِلَى النَّبِيِّ لِيُؤْمِنُوا” (I. Abrahams, “Heresy (Jewish)”, ERE, VI, 622-624).
  • Hristiyanlık’ta Dalâlet
  • Hristiyanlık’ta dalâlete düşmek, doğru inançlardan sapmak ve teolojik görüşlere aykırı fikirleri benimsemek anlamına gelir. Hristiyanlar için, doğru inançtan sapmış bir kimse dalâlete düşmüş olurken, Hristiyan olmayanlar ise kâfir olarak kabul edilir. Bununla birlikte, Hristiyanlıkta dalâlet kavramı zamanla değişmiş ve farklı dini hareketler farklı dönemlerde “dalâlette” sayılmıştır. Ortaçağ’da Hristiyanlık’ta özellikle gnostisizm, Markionizm, Montanizm gibi hareketler kilise tarafından dalâlette sayılmıştır (J. B. Russell, “Heresy: Christian Concepts”, a.e., VI, 276-279).“ادْخُلُوا مِنْ بَابِ الضَّيِّقِ فَإِنَّ الرَّحْمَةَ وَالْفَجْرَ أَمَامَكُمْ” (Matta, 7/13-15)Bu söz, insanların iyi veya kötüyü seçme konusunda hür iradeye sahip olduklarını, dolayısıyla sorumluluk taşıdıklarını gösterir.

“Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur. O hastalık marazı da, ulûm-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir. Demek manevî olan hastalıklar,insanları aklî ilimlere teşvik ve sevk eder. Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye mübtela olur.” (Mesnevi-i Nuriye, Katre)


Dalâlet Kavramı ve Kur’an’daki Yeri
Dalâlet kelimesi, kelime olarak “sapmak, şaşırmak, yanılmak” gibi anlamlarla ilişkilendirilse de, İslam literatüründe daha derin bir anlam taşır. Dalâlet, doğru yoldan sapmak ve İslamiyet’in öğretilerine aykırı bir yola yönelmeyi ifade eder. Kur’an’da ve hadislerde dalâlet, genellikle doğru yolun zıddı olan “küfür ve inkâr” anlamında kullanılmıştır (Wensinck, el-Muʿcem, “ḍll” md.).

Kur’an’da Dalâlet
Kur’an-ı Kerim’de dalâlet kelimesi 218 defa, müştaklarıyla birlikte ise daha fazla geçer. Bu kelime, genellikle küfür ve inkârı kapsayan sapıklık anlamında kullanılır. Ancak, “haktan uzaklaşmak” ya da “yanılmak” gibi daha hafif anlamlarla da ifade edilebilir (Müsned, I, 51, 90, 302, 325; II).

Sünnet’te Dalâlet ve Hz. Peygamberin Uyarıları
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de dalâlet hakkında sıkça uyarılarda bulunmuştur. Hem kendi ümmetini hem de tüm insanları dalâlete düşmekten korumak için sürekli dua etmiştir. Peygamber’in hadîslerinde dalâlet, genellikle sapıklığa düşmek, doğru yoldan sapmak ve başkalarını da saptırmak şeklinde ifade edilmiştir.
Hz. Peygamber’in Dalâlete Düşmekten Sakınma Dualarından birisi:
اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَضِلَّ أَوْ أُضَلَّ
“Allah’ım, beni dalâlete düşmekten, dalâlete düşürenlerden ve dalâlete düşenlerden koru!” (Müsned, IV, 264).

Dalâlete Düşmenin Sebepleri:

1- Allah’a ve Peygambere İtaatsizlik
Dalâlete düşmenin en büyük sebeplerinden biri, Allah’a ve O’nun peygamberine itaatsizliktir. Kur’an’da Allah ve Rasulune uyan, itaat edenlerin doğru yolda olacağı şöyle ifade edilir:
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ
“Ve Allah’a ve Peygamberine itaat edenler, işte onlar (Allah katında) en üstün olanlardır.” (Mücadele, 58/13)
2- Toplumda Adaletsizlik
Toplumda adaletsizlik ve haksızlıkların yayılması dalâlete düşmeye neden olabilir. Kur’an’da bu konuda bir çok kıssa ve toplumsal adaletsizlik ve zulmü kötüleyen ayet var. Bunlardan iki tanesi:
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـًٔا وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
“Şüphesiz Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar. ‘’(Yunus,44)
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعًا عَل۪يمًا
‘’Allah, zulme uğrayanlar dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Allah işitendir, bilendir.’’(Nisa,148)
3- İlmî Eksiklik
İlmî eksiklik, insanları doğru yoldan sapmaya sevk edebilir. İlim ve hikmetten mahrum kalmak, dalâlete düşmenin sebeplerindendir.
يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُو۫تِيَ خَيْرًا كَث۪يرًاۜ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
’’Allah kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.’’(Bakara,269)
4- Doğru Yolu Gösteren Liderlerin Eksikliği
Doğru yolu gösteren liderlerin eksikliği ve kötü yönetim dalâlete düşürür. Şu hadiste çok manidar:
“إِنَّ أُمَّتِي أَكْثَرَ مَا تَضِلُّ مِنَ السُّوَّاءِ هُمْ أَئِمَّتُهُمْ”
“Ümmetim içinde en çok dalâlete düşürenler, yöneticilerdir.”(Müsned, IV, 123)
5- Kur’an ve Sünnet’e Uyulmaması
Hz. Peygamber, dalâlete düşmemek için Kur’an ve Sünnet’e tam olarak uyulmasını emretmiştir. Yaşanmış islam, canlı Kur’an olan sünnette peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v) çok değerli bir ikazda bulunur.
“مَنْ تَبِعَ سُنَّتِي فَقَدْ نَجَا وَمَنْ لَمْ يَتَّبِعْهَا فَقَدْ ضَلَّ” “Kim benim sünnetime tabi olursa, sapıklıktan korunur. Ancak kim sünnetimi terk ederse, dalâlete düşer.” (Müsned, I, 51, 325)
6- Suçları İşleyen Aristokrat Zümrelerin Adaletsizliği
Toplumda, hırsızlık ve diğer suçları işleyen aristokrat zümrelerin gerekli cezaya çarptırılmaması, dalâlete yol açar.
يا أُسامةُ ألا أراكَ تكلَّم في حدٍّ مِن حدودِ اللهِ ثمَّ قامَ علَيهِ السَّلامُ خطيبًا فقالَ إنَّما هلكَ مَن كان قبلَكُم بأنَّهُ إذا سرقَ فيهِم الشَّريفُ تركوهُ وإذا سرقَ فيهِم الضَّعيفُ قطعوهُ والَّذي نفسي بيدِهِ لَو كانت فاطمةُ بنتُ محمَّدٍ لقطعتُ يدَها فقطعَ يدَ المخزوميَّةِ
“Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Üsâme’ye şöyle dedi:
“Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık(suç işleyince)yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca(suç işleyince) ona cezasını vermeleriydi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezalandırırdım.” (Buhârî, “Ḥudûd”, 12)
7- Âlimlerden Mahrum Olmak
Âlimlerden mahrum kalan milletler dalâlete düşer.
“الْأُمَّةُ الَّتِي تَفْقِدُ عُلَمَاءَهَا فَإِنَّ هَلَاكَهَا قَرِيبٌ”
“Âlimsiz bir toplumun hali, karanlıkta bir yolculuğa çıkan bir kimseye benzer.” (Buhârî, “ʿİlim”, 34)

Dalâlet ve İslam Düşüncesi:
Dalâlet, İslam düşüncesinde ciddi bir teolojik ve etik mesele olarak kabul edilir. Allah’ın insanlara doğru yolu bulma konusunda yeterli bilgi ve rehberlik sunduğu, ancak insanların bazen kişisel ya da toplumsal nedenlerden dolayı doğru yoldan sapabildikleri öğretilir. İslam’a göre, dalâletin önüne geçebilmek için hem akıl hem de vahiyden faydalanmak gerekir.

Vahiy, insanları doğruya yönlendiren en güvenilir kaynaktır.


Dalâlet, sadece bir dinî terim olmanın ötesinde, toplumların ve bireylerin inanç ve davranışları arasındaki ayrımları ve bu ayrımların toplumsal sonuçlarını da ifade eder. Dinî inançlar, her zaman doğruyu ve yanlışı belirleme çabasında olmuş ve diğer inançları dalâlet olarak görerek kendilerini mutlak hakikat olarak tanımlamışlardır. Bu bağlamda, dalâlet, hem bireysel hem de toplumsal anlamda büyük bir öneme sahiptir, çünkü doğru yoldan sapmak, sadece bireyi değil, tüm toplumu etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. İslam’da dalâlet, doğru yoldan sapmak olarak tanımlanır ve hem Kur’an hem de Sünnet bu sapmalar hakkında ciddi uyarılarda bulunur. İslam, insanlara doğruyu bulma konusunda ilahi yardım ve serbest irade tanırken, aynı zamanda bu özgürlüğü kullanan insanları sorumlu tutar. Bu sorumluluk, doğruyu seçme noktasında bireylerin kararlarını etkileyen önemli bir faktördür ve dalâletten korunmanın yolu, Kur’an ve Sünnet’e sıkı bir şekilde bağlı kalmaktan geçer. Zira dalâletin toplumsal ve bireysel sonuçları ağır olabilir; bu yüzden İslam, doğru yolda kalmak için sürekli bir rehberlik ve itaat arayışını öngörür.


Bibliyografya

  • Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ḍll” md.
  • et-Taʿrîfât, “Ḍalâlet” md.
  • Lisânü’l-ʿArab, “ḍll” md.
  • Tehânevî, Keşşâf, “Ḍalâl” md.
  • D. Masson, Monothéisme coranique et monothéisme biblique, Paris 1976, s. 635-641.
  • G. Cross, “Heresy (Christian)”, ERE, VI, 614-622.
  • I. Abrahams, “Heresy (Jewish)”, a.e., VI, 622-624.
  • K. Rudolph, “Heresy: An Overview”, ER, VI, 269-275.
  • J. B. Russell, “Heresy: Christian Concepts”, a.e., VI, 276-279.
  • Ch. S. Liebman – S. McDonough, “Orthodoxy and Heterodoxy”, a.e., XI, 124-129.
  • F. Prat, “Héresie”, DB, III/1, s. 607-609.
  • Wensinck, el-Muʿcem, “ḍll” md.
  • M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḍll” md.
  • Mustafavî, et-Taḥḳīḳ, “ḍll” md.
  • Müsned, I, 51, 90, 302, 325; II, 111, 179, 196; III, 338, 424, 471; IV, 123, 126, 264, 378, 445; V, 154, 404; VI, 302, 306, 441.
  • Dârimî, “Muḳaddime”, 1.
  • Buhârî, “Ḳader”, 2, “ʿİlim”, 34, “Ḥudûd”, 12, “Meġāzî”, 56, “İʿtiṣâm”, 7.
  • Nesâî, “İmâmet”, 50.
  • Tirmizî, “ʿİlim”, 15, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 14, “Daʿavât”, 124.
  • İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 18, “Ḥudûd”, 9.
  • İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-aʿyün, s. 406-409.
  • İsmâil Hakkı Bursevî, Furûḳu Ḥaḳḳī, İstanbul 1310, s. 74, 160.
  • a.mlf., Rûḥu’l-beyân, İstanbul 1389, I, 24.
  • T. Izutsu, Kur’ân’da Allah ve İnsan (trc. Süleyman Ateş), Ankara, ts., s. 132-139.
  • a.mlf., İslâm Düşüncesinde İman Kavramı (trc. Selahattin Ayaz), İstanbul 1988, s. 260-275.
  • el-Ḳāmûsü’l-İslâmî, IV, 410-411.
  • https://islamansiklopedisi.org.tr/dalalet#3-mezhepler-tarihi

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.