39,3610$% 0.48
45,7207€% 1.43
53,6923£% 1.16
4.281,14%1,37
3.382,56%0,87
9.520,22%-1,71
İslam dininde bilgi edinme ve öğrenme teşvik edilirken, yersiz ve abartılı soru sormanın tehlikelerine de dikkat çekilmiştir. Bu dengeyi en güzel şekilde gösteren hadislerden biri, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şu uyarısıdır:
“Herhangi bir konuyu size emredip yasaklamadığım sürece, siz de beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine karşı münakaşaya dalmaları helâk etti. Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz.”
(Buhârî, İ’tisâm 2; Müslim, Hac 412)
Bu hadis, sahabe döneminde yaşanan bir olay üzerine söylenmiş ve aynı zamanda geçmiş ümmetlerin akıbetine dikkat çekerek bizlere ders vermektedir.
ذَرُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ، فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِسُؤَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ، فَإِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ، وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ
(Buhârî, İ’tisâm 2; Müslim, Hac 412)
Peygamber Efendimiz, gereksiz ve zorluk doğuracak sorularla dini genişletmekten sakındırmış, geçmiş ümmetlerin bu sebeple helâk olduğunu bildirmiştir. Yasaklanan bir şeyden kesin kaçınılmasını, emredilenlerin ise güce göre yerine getirilmesini emretmiştir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah her şeyi işitendir, bilendir.”
(Hucurât, 49:1)
Allah ve Resûlü konuşmadan önce ileri atılmak, onların sözünden önce hüküm vermek yasaklanmıştır. Bu edep sınırının ihlâli, çok soru sormanın temel sebebidir.
لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا
“Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.”
(Bakara, 2:286)
İslam’da yükümlülükler bireyin gücü ile sınırlıdır. Sınırları aşan sorular yeni yükümlülükler doğurabilir ve ümmeti zora sokar. Bu da Allah’ın rahmetiyle bağdaşmaz.
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ
“Allah’a karşı gelmekten gücünüz yettiği kadar sakının.”
(Teğâbün, 64:16)
İbadet ve itaatte asıl ölçü gücün yettiği kadardır. Zorluk çıkaracak sorularla bu sınırı genişletmek doğru değildir.
Hadisin vurud sebebi olarak, Akra’ bin Hâbis adlı sahabînin, Peygamberimiz’in “Hac farzdır” beyanı üzerine “Her yıl mı, ya Resûlallah?” diye üç kez ısrarla soru sorması gösterilir. Resûlullah (sav) bu soruya cevap vermeyerek onun niyetini tartmış, sonunda da bu hadisi söylemiştir. Bu tavır, öğrenme niyetinden ziyade zorluk doğuracak tartışmalardan sakınılması gerektiğini vurgular.
Bir sahâbî, kurbanlık hayvanlarla ilgili gereğinden fazla detay sorduğunda, Resûlullah (ﷺ) hoşnutsuzluğunu dile getirmişti. Bu olayda Hz. Zeyd bin Erkam sessiz kalarak ölçülü bir tutum sergileyen sahabeler arasındaydı.
Hadis:
“Beni kendi halime bırakınız! Sizden önceki ümmetleri çok soru sormaları ve peygamberlerine karşı gelmeleri helak etti.”
(Müslim, Hac 412)
Hz. Ömer, hüküm henüz inmemişse konuşmaktan kaçınır, “olmayan şeyler” hakkında tahminde bulunmazdı. Soru sorma adabını çok iyi bilirdi.
“Olmamış bir şey hakkında konuşmam; zira onun bir sınırı yoktur.”
(İbn Abdilberr, Câmi‘u Beyâni’l-İlm, 2/102)
Bu yaklaşım, gereksiz teferruata ve tartışmaya yol açabilecek sorulardan sakınmanın en net örneklerindendir.
İlmiyle tanınan Hz. Ali, soruların niyetini çok iyi analiz eder, yersiz veya fitne doğuracak sorulara prim vermezdi.
“İnsanlar öyle sorular sorarlar ki, cehaletlerinden mi yoksa fitneden mi anlayamazsın. Bilselerdi susarlardı.”
(İbn Sa’d, Tabakât, 2/338)
İbn Mes‘ûd, ilmî derinliğiyle tanınmasına rağmen, cevabı vahye dayanmayan meselelerde konuşmayı doğru bulmazdı.
“Bir mesele hakkında Kur’an ve Sünnet’te açık bir hüküm yoksa, o mesele hakkında konuşmak şeytanın vesvesesine sebep olur.”(Dârimî, Mukaddime 50)
Bu sahabelerin tutumu, Peygamber Efendimiz’in uyarılarını nasıl uyguladıklarını ve soru sorma edebini ne denli ciddiye aldıklarını açıkça ortaya koyar.
Hadis ve ayetlerin ışığında, İslam’da soru sormak yasak değil, ancak ölçülü ve niyetine göre değerlidir. Bozgunculuk, tartışma veya zorluk doğuracak şekilde sorular sormak ümmetin birlik ve huzuruna zarar verir. Dinî bir meselede susulmuşsa, bu da bir hikmete dayanır. Müminin görevi, ölçüyü gözeterek öğrenmek, ihtilaf ve münakaşadan kaçınmaktır.
Kaynaklar:
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.