Cenneti Kazandıran Anne Duası

Cenneti Kazandıran Anne Duası

Her yıl Mayıs ayının ikinci haftası Anneler Günü bütün dünyada coşkuyla kutlanır. Bir gün de olsa sevenleri tarafından annelerin gönlü alınıp mutlu olmaları için hediyeler alınır, değişik sürprizler yapılır.

Anneler günü sadece bir gün mü anılmalıdır? Evlatları için onca zahmet çeken bu merhamet ve şefkat abidelerini hatırlamayı bir güne sığdırmak o eli öpülesi aziz varlıklara haksızlık olmaz mı?

Anneler kendilerini evlatları için feda ederler.Ama asıl feda olması gereken evlatlar olmalı.Çünkü Ayeti Kerimede Rabbimiz:
“Rabbin ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iylik etmenizi emretmişdir. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında yaşlılık çağına ulaşırsa,sakın onlara öf bile deme;onları azarlama,onlara güzel söz söyle” buyuruyor (İsra suresi 23-24).

Peygamber Efendimiz (sas) ana-babası, yanında yaşlandığı halde, [onların rızalarını alamayıp] Cennetikazanamıyanın burnu sürtülsün (Tirmizî).

Allah-u Teâlâ’nın rızası, ana-babanın rızasında, gadabı da, ana-babanın gadabındadır (Tirmizî).
Hz. Musa’ya cenette komşu olan kasabın kıssasından ders almaya çalışalım.

**HZ. MUSA (A.S.)’IN CENNETTEKİ KOMŞUSU**
Rivâyet edildiğine göre birgün Musa aleyhisselamCenâb-ı Hakk’a dua etti:
– Yâ Rabbî! Benim Cennet’teki komşum kimdir?

Cevâben kendisine:
– Benim filân yerde kasaplık yapan ve dostum olan bir kulum vardır. Ancak onun kasaplıktan başka çok mühim bir işi daha mevcuddur ki, eğer yanına dâvet edersen gelemez! İşte Cennet’teki komşun o olacaktır. buyruldu.

Hazret-i Musa, derhal o kasabı ziyârete gitti. Kendisinin Musa Kelîmullâh olduğunu bildirmeden:

– Ben sana misâfir olarak geldim! dedi.

Kasap da kendisine gelen ve her bakımdan diğer insanlardan farklı olduğu belli olan bu nûr yüzlü misâfire büyük bir tebessümle alâka gösterip onu evine götürdü. Evininbaş köşesine oturtarak izzet ve ikramda bulundu. Ona kendi elleriyle et pişirdi ve önüne koydu. Musa aleyhisselâma, mühim bir işi olduğunu söyleyerek kendisini beklemeyip yemeğe başlamasını söyledi. Kendisi de pişirdiği et yemeğinin diğer kısmını küçük lokmalar hâlinde hazırladı.

Sonra duvarda îtinâlı bir şekilde asılı duran zenbili indirdi ve içinde bulunan çok yaşlı, mecâlsiz âdeta kuş kadar ufalmış bir kadıncağıza hazırladığı lokmaları yedirmeğe başladı. Yemeğin ardından onun ağzını güzelce sildi. Sonra temizliğini yaptı. Sevdi, okşadı ve tekrar büyük bir îtinâ ile yerine koydu. O bunları yaparken, ihtiyar kadıncağız da sürekli ona dualar ediyordu.

Hazret-i Musa, bu zembili kasabın dükkanında da görmüş, fakat bir şey sormamıştı. Hayretle bekledi. Kasap, bütün hizmetini bitirip Hazret-i Musa’nın yanına gelince, O’nun yemeğe başlamadığını görüp sordu:

– Ey nûr yüzlü misâfirim! Niçin yemeğe başlamadın?
Musa aleyhisselâm:
– Sen bana şu zembilin sırrını söylemedikçe yiyemem! dedi.

Bunun üzerine kasap şöyle dedi:

– Ey misâfirim! Bu zembilin içinde bulunan yaşlı kadıncağız benim annemdir. Çok ihtiyarlamış olduğundan tâkatsizdir. Hem ona bakacak kimsem de yoktur. Ben de onu yalnız bıraktığım zamanlarda herhangi bir hayvanın kendisini rahatsız etmesi endişesiyle, böyle zembile koyup yukarı asıyorum. Bazen de yanımda dükkanıma götürüyorum. Benim gönlümün bütün huzûru, ona yaptığım hizmettendir. Günde iki öğün yemek veriyor, anneciğime karşı bütün vazîfelerimi seve seve yapıyorum!

Hazret-i Musa sordu:
– Peki, sen bu hizmetleri yaparken o sana bir şeyler fısıldayarak ne diyordu?

Kasap da:
– Annem yaptığım hizmetler için dâimâ:
–“Allâh seni cennette Musa aleyhisselâma komşu eylesin” diye duâ eder. Ben de bu güzel duâya “Âmin” derim. Ancak o yüce peygambere komşu olabilecek kıymette amel nerede, ben neredeyim? diye cevap verdi.

O âna kadar kim olduğunu gizleyen Mûsâ aleyhisselâm tebessüm etti ve şöyle dedi:
– Ey sâlih kişi, müjdeler olsun sana! İşte ben Musa’yım. Beni sana Allâh gönderdi. Buyurdu ki: «Anasının hizmetinde kusûr etmeyerek rızâsını kazanıp duâsını alan o velî kulumu Cennet’te sana komşu eyledim!» Şükreyle, lutf-i ilâhî sana mübârek olsun!

Gözleri sevinç gözyaşlarıyla dolan kasap, büyük bir muhabbetle Musa aleyhisselâmın elini öptü; Sevinç, şükür ve huzur içinde yemeklerini yediler.

Allah’ın (cc) rızası ve Peygamber Efendimizin (sas) hoşnutluğunu kazanmak için, bizde bu şanslı kasabı kendimize örnek almalıyız.Ahiretimizi kurtarmaya çalışmalıyız.

“Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.” Mesnevi-i Nuriye

Nedim Bulut( nedim.bulut@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.