36,6744$% 0.02
40,0967€% 0.43
47,6808£% 0.4
3.536,20%0,57
3.000,67%0,56
10.862,14%0,20
İslam dininde bazı mekânlar, Allah’a ibadetin sembolleri olarak özel bir anlam taşır. Bunların başında Kâbe ve camiler gelir. “Allah’ın evi” ifadesi, Allah’ın bir mekâna ihtiyacı olduğu anlamına gelmez; aksine, o mekânın Allah’a ibadet için özel kılındığını ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de Kâbe için “Beytullah” (Allah’ın evi) ifadesi kullanılmış, camiler için de benzer bir niteleme yapılmıştır. Bu bölümde “Allah’ın evi” kavramının anlamı, Kur’an ve hadislerdeki kullanımı ele alınacaktır.
إَذْ جَعَلَنَا الَبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًاوَاتِّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّىوَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَنْ طَهِّرا بَيْتِيَلِلْطَائِفِينَ وَالَعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“İbrahim ve İsmail’e; ‘Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun’ diye emretmiştik.”(Bakara, 125)
Bu âyette “evim” kelimesi, Allah’a izafe edilerek kullanılmaktadır. Ancak burada kasıt, Allah’ın bir mekâna ihtiyacı olduğu değil, buranın O’na ibadete mahsus kılındığıdır.
Kâbe’ye “Beytullah” denilmesi;
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ
”Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.”(Âl-i İmran, 3/96) |
Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke’deki (Kâbe)dir. Bu âyet, Kâbe’nin tüm insanlık için inşa edilen ilk ibadet yeri olduğunu vurgulamaktadır. “Bereket ve hidâyet kaynağı” ifadesi, Kâbe’nin sadece bir bina olmanın ötesinde manevi bir yönlendirici, rahmet ve bereket vesilesi olduğunu gösterir. Kâbe, tarih boyunca tevhit inancının sembolü olmuş ve Müslümanların kıblesi olarak ibadetlerinde merkezi bir konumda yer almıştır. Bu yüzden Allah, onu özel bir mekân olarak nitelendirmiş ve insanlığın manevi yolculuğunda bir rehber kılmıştır.
Camiler ve mescitler de Allah’a ibadet edilen mekânlar olduğu için “Allah’ın evi” ifadesiyle anılmaktadır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
أَحَبُُ البِلادِ إِلَى اللَّهِ مَساجِدُهَا، وَأَبْغَضُهَا أَسواقُهَا
“Allah’ın yeryüzünde en sevdiği mekânlar mescitlerdir. En sevmediği mekânlar ise çarşılardır.”(Müslim, Mesâcid, 288)
Bir diğer hadiste ise şöyle buyrulmuştur:
إِنَّ المَساجِدَ بُيوُتُ اللَّهِ فِي الَأَرْضِ، وَإِنَّهَا لَيَزُهِرُ لِأَهْلِ السَّمَاءِ كَمَا تَزُهِرُ النُّجُومُ لِأَهْلِ الأَرْضِ
“Yeryüzünde Allah’ın evleri; mescitlerdir. Oraya gelene Allah Teâlâ ikramda bulunur.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, 10/161 [10324])
“Allah’ın evi” ifadesi, Allah’ın bir mekâna ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Allah (c.c.), zaman ve mekândan münezzehtir. O, her yeri kuşatmıştır, kudreti ve ilmiyle her şeyi ihata etmiştir. Mekân ve zaman yaratılmıştır, dolayısıyla Allah bunlardan bağımsızdır ve mahlûkata ait hiçbir sınırlamaya tabi değildir.
“Allah’ın evi” ifadesi, Allah’ın bir mekânda bulunduğunu değil, O’na ibadet edilen kutsal mekânları ifade etmektedir. Kâbe’nin Beytullah olarak anılması, onun tarihsel ve dini önemine işaret ederken, camiler için de aynı tabirin kullanılması, bu mekânların ibadet ve tevhid merkezi olma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak, Allah (c.c.) zaman ve mekândan münezzehtir ve hiçbir mekâna sığmaz. Bu nedenle, “Allah’ın evi” ifadesi, sembolik ve ibadete yönelik bir anlam taşır.
Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.