**Cami**lerdeki hat levhalarının süslemeli yazılarının yanı sıra içeride ve dışarıdaki uyarı yazıları eminim sizlerin de dikkatlerimizi çekmiştir. Ekseriyet itibarıyla yasaklayıcı ve talimat verici ifadeler içeren bu yazılar, birilerinin cemaatten beklediği tutum ve davranışların kâğıt üzerine yansımış hâlidir. Daha cami avlusuna girmeden bahçe duvarlarına asılan yazılar karşılar bizi. ‘Afiş asmak, reklam ve ilan yapıştırmak yasaktır’. Ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim. Bu doğru ve yerinde bir yasak haliyle. Siyasi ve ticari içerikli afişler ve caminin manevi atmosferine uymayan reklamlar ibadete gelen **cemaat**in zihnini meşgul etmemeli. Bir diğeri ‘Cami avlusuna dilenci ve seyyar satıcıların girmesi yasaktır’. **Namaz** çıkışlarındaki dilenci ve satıcıların yoğunluğuna bakılırsa yasağın pek takılmadığı görülür. Eskiden tespih koku vs satılırdı. Şimdilerde yiyeceğin her çeşidinden, giyim kuşama, küçük el aletlerinden hırdavat malzemelerine satış yelpazesi her geçen gün genişlemeye devam ediyor. Maşallah her tezgâh cemaatten alıcılarla dolup taşıyor. Büyük şehirlerde sırt sırta dayanmış apartmanlar arasında tek nefes alınabilecek alan olarak kalan bir cami avlusundaki; ‘Çocukların top oynaması ve bisiklet binmek yasaktır’. Yazılarına aldırmadan bisiklet binen koşup oynayan çocukları görüp de gülümsememek mümkün mü? Çocukların cıvıltıları birilerini rahatsız etmiş anlaşılan ki yapıştırmış yasağı.
Avludaki şadırvanlarda ‘Su israfı ve dışarıdan su almak yasaktır’ ikaz yazılarının yanında ‘Terlikleri, takunyaları aldığınız yere koyunuz’ gibi masum uyarıların yanı sıra cami ortamıyla hiç telif edilemeyen içimizi burkan ‘Hırsızlara karşı dikkatli olunuz’ yazıları gözümüze takılır. Maalesef hırsızlık sadece abdest alanların paltolarıyla, ceketleriyle, sınırlı kalmamakta, ayakkabılara, namaz esnasında sağa sola bırakılan çantalara, poşetlere kadar da uzanmaktadır. Bu nahoş hadiselere bir nebze olsun engel olabilme düşüncesiyle ‘Camimizin içi ve dışı kamera sistemi ile gözetlenmektedir’. Gibi uyarılar ve görüntü kayıt sistemleri yerleştirilmiş olsa da mesele pek çözümleneceğe benzememektedir. Merkezî bir camide kalabalık bir cemaatle eda edilen vakit namazları çıkışında ayakkabısız kalan üç dört kişinin çaresiz nazarlarla etrafa bakınmalarını görmek ne kadar acı bir şey. Yetkililerin yapabildiği ise yüzsüz hırsızın kamera kayıtlarını inceleyip polise durumu bildirmekten ibaret kalmaktadır. Her anımızı en ince detay kayıt altına alan ilahi kameralardan korkmayan insanlar için camideki kameralar hiç de caydırıcı olmamaktadırlar.
Bir de hemen her şadırvanlarda olan ve kimin tarafından yazıldığı, söylendiği belli olmayan bir dörtlük vardır ki; şairliğin pek revaçta olduğu cahiliye devrinin muallakat-ı seb’a şairleri zamanında söylenseydi kimse üstüne tek kelime etmezdi. Daha uzun olanları da var ama bana burası cazip geldi.
“Eskiden akardım yabana; sonra çıkardılar meydana.
Cennet, mekanı olsun; benden abdest alıp namaz kılana”
Abdest alıp camiye girince birkaç yasak uyarısı daha gözümüze ilişir. ‘Ayakkabılarınızı ayakkabılığa koyunuz’. ‘Dolap anahtarlarını üstünde bırakınız, yanınızda götürmeyiniz’ çıkışlarda ise ‘Dolap kapaklarını çarpmayınız’. Ve ‘Ayakkabılarınızı yere sessiz atınız’. En popüler olanlardan bazıları. Şimdilerde pek görünmese de gençliğimizde tabanları birbirine birleşik tutulan bir çift ayakkabı resminin altında ‘**Müslüman** kardeş ayakkabını böyle tut’ yazan bir çerçeve olurdu ayakkabılıkların üstünde. Eski uyarılar biraz daha nezaketliymiş sanki. Bütün bunlara ilave olarak son zamanlarda cemaatin ve namazın uhreviyatını insicamını bozan cep telefonu müzikleri ile ilgili olmazsa olmaz cep telefonunu kapatma, sessize alma uyarıları. En popüler olanı da ‘Yaratan ile irtibata geçmek için yaratılanla irtibatı kesiniz’ neredeyse adım başı karşılaşılan bu uyarılara rağmen arayanın kapatmasına kadar çalan şarkı türkü melodileri eşliğinde namazı tamamladığımız çok olmuştur. **Diyanet**’in bu konuda bir çözüm bulup tamim etmesi zamanı çoktan geldi geçti. Camide vaiz efendi konuşurken, daha da vahimi Cuma hutbesi okunurken çalan cep telefonlarını açıp konuşanlar, kendilerini nazikçe ikaz edenlere karşı da efelenen muhteremler(!) burada konumuz dışında olup ayrı bir yazı konusudur.
Camilerde girişin genelde sağ tarafında müezzin mahfeli vardır. Camilerde adeta seçilmiş, güzide muhteremlere ait mekânlardandır buralar. Bununla ilgili en çarpıcı uyarı yazısını hâlâ unutamıyorum. Özel parmaklıklarla çevrilmiş yerden birkaç basamak yukarıda olan mekânın önünde beyaz zemine kırmızı harflerle ‘**Müezzin** mahvelidir. Ehil olmayanlar çıkmasın’ Birçok camide imamın arkasında tek safı bile zar zor dolduran cemaate yetişeyim diye bazen bu bölümdekilerin yanında **namaz**a durduğum olmuştur. Ehil olmadığım halde bu mekânda kıldığım namazların akıbeti ne oldu acaba? Bilmeden yaptığım bir kusur **Allah** affetsin.
Bir diğer seçilmişler mekânı da arka taraftaki özel oturma sedirleri, tabure ve sandalyeler. Bazı camilerde ise daha da abartılarak büro koltuğu koyup oturarak namaz kılmaya teşvik eden bölümler. Bu da çok yazılsa da yeniden ele alınması gereken bir husus aslında. Bir diğer husus da taburesini eline alarak cemaat içinde saf tutan mübarekler. Onların cemaat safında yer alması kendilerince doğru belki ama arkada saf tutan cemaat secde yerinde tabureyle muhatap olmak zorunda kalmaktadır.
Biz diğer uyarı yazılarını okumaya devam edelim. Ön safta namaz kılmaya teşvik eden ve saf düzenine dair güzel uyarıları da anmadan geçmemek gerek. Klimaların üstündeki yasaklar da kıyamda ve rükûdan kalkarken hep karşınızdadır. ‘Klima ayarlarıyla oynamayınız. Yetkiliden başkasının kullanması yasaktır’. O yüzden de cemaatin derin dondurucu etkisinde çalışan klimadan çarpılması veya en sıcak havalarda bile rahatsız ediyor diyerek açılmamasından dolayı perişan olması yetkilinin insafına bırakılmıştır. Çok nadiren de olsa hoş bir serinlikte huşu içinde namazı eda edebilme bahtiyarlığına erenler de vardır.
Bunlar hemen her camide gözlere ilişen uyarılar ve yasaklar. Çok daha fazlası da vardır diyenler de çıkabilir. Müsamaha ve hoşgörü en temel vasfı olan bir dinin mabetlerinde bu akla hayale gelmez yasakların bazılarının ‘Lütfen’ nezaketiyle başladığı da az değildir. Ekserisinde ise aile hayatında, ev ortamında otoritesini çoktan kaybetmiş, camileri mekan tutmuş huysuz ve aksi ihtiyarların çatık kaşlı ifadelerinin yansımaları görülür. Ne diyelim yine de ‘Allah kabul etsin **ibadetlerimiz**i’.