Cahiliye alışkanlıklarından kurtulmak için sadece ‘’Oku’’manın yeterli olmadığını bizzat şahit olarak görmenin hüznünü yaşıyorum. Elbette okumak güzeldir, faydalıdır, ufuklar açıcıdır, aydınlatıcıdır, ama nasıl ve neden okuduğunu bilenler için… Eğer sadece bir birikimim, bir havam, bir bilgiçlik taslayacak durumum ve edebi konuşmama katkısı olsun diye okuyorsak sadece okumamız yeterlidir. Yok eğer cehaletimizi alsın, yaşamımızda etkisi görülsün ve üzerimizdeki ölü toprağını atsın diye bir amaç taşıyor, cahiliye alışkanlıklarımızdan ve cahiliye kırıntılarından kurtulmak istiyorsak sadece okumak bize yetmeyecektir, yetmemeli…
Cahiliye şirklerinden kurtulmak için tevhidi okumak, anlamak, araştırmak ve şirklerin ne olduğunu bilmek yemeyecektir. Kur’an’ın anlamını bilmek, tefsirleri karıştırmak, bu minvalde kitaplarla haşır neşir olmak, notlar almak, yazılar yazmak ve okuduklarımızı insanlarla paylaşmak şirklerden uzaklaşmamıza ve muvahhid bir Müslüman olmamıza yetmeyecektir. Tüm bu mücadelemize rağmen hayatımızda şirkler devam ediyorsa, şirklere karşı her hangi bir hassasiyet taşımıyorsak, müşriklerle olan diyaloglarımızda vela bera konularına dikkat etmiyorsak, sosyal, okul, arkadaş, akraba ve iş hayatımızda Allah’ın kural ve kanunlarını önemsemiyorsak ve sözlerimizde olmasa bile davranışlarımızla Allah’a isyan halindeysek okuduğumuz Kur’an’a, önemsediğimizi söylediğimiz Peygamberimize, örnek aldığımızı iddia ettiğimiz sahabe erkek ve kadınlarına, mensubu olduğumuzu haykırdığımız İslam’a ihanettir… Ve daha da acı olanı ise, sözlerimizle davranışlarımızın uyumsuzluğunu ve çelişkilerini gören, duyan, bilen âlemlerin rabbi olan Allah’a ihanettir. Allah’ın olduğunu ve O’na inandığını iddia edip de O yokmuş gibi davranmak tam da kâfir ve müşriklere yaraşır bir eylemler silsilesidir.
Cahiliye arkadaşlıklarından kurtulmak gibi bir derdimiz yoksa, arkadaşlık ilişkilerimizde mahrem namahrem hassasiyetlerine dikkat etmiyorsak, okul hayatlarımızda dinimizin çizdiği sınırlar bizi ilgilendirmiyorsa, iş yaşamımızda Kur’an ve sünnet kuralları çok da umurumuzda değilse, sosyal yaşamımızda dinimizin giyim kuşam kurallarına riayet etmiyorsak ve insanlarla sohbet ederken yakınlık uzaklık ayrımı yapmıyorsak Müslümanlık iddiamız koskoca bir yalan ve mesnetsizdir. Cahiliye arkadaşlıklarıyla mümin kardeşliğinin aynı kalpte ve yaşamda bir arada bulunması imkânsızdır. Bu noktada çok dikkatli ve azami hassas olmalıyız.
Cahiliye akrabalıklarımıza aynen cahiliye döneminde olduğu gibi devam ediyorsak biz bu dini zerre kadar anlamamışız demektir. Peygamberimiz ve sahabelerin akrabalarıyla aralarına koydukları barikatları bizler koyamıyorsak onlarla aynı safta olduğumuzu nasıl söyleyebiliriz? Onların amcası dayısı yok muydu, onların halası teyzesi kıymetsiz miydi, onların abisi ablası kardeşleriyle kan bağı yok muydu? Kısaca onlar dinleri için ve Allah ve Resulü uğruna her şeylerinden vazgeçmişken bizler hiçbir şey yokmuş gibi ilişkilerimize devam ediyor ve bu irtibatlarımızdan asla taviz vermiyorsak Müslüman olduğumuzu iddia etmemiz sözden öteye geçmez.
Cahiliye alışkanlıklarımız olduğu gibi devam ediyorsa, tevhid konusundaki bilgilerimiz eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmemize fayda sağlamıyorsa, yeni öğrendiğimiz şeylerin eskisini söküp atmaya mecali yoksa tevhid dilimizden kalbimize ve yaşamımıza inmemiş demektir.
Cahiliye çalışma hayatları… Şöyle bir maziye yönelik empati yapalım; mesela Hz. Ömer döneminde Medine’de yaşadığımızı farzedelim. Bir işadamı kadın erkek karışık çalışacak bir işyeri açabilir miydi, ona ruhsat verilir miydi? Böyle bir işyerinde Müslüman olduğunu iddia eden kadın ve erkek sahabeler çalışırlar mıydı? Sürekli karşı karşıya duran, sürekli birbirleriyle iletişim halinde olan bu tür ortamlar İslam’a uygun mu? Ve böyle bir manzaraya Hz Ömer ve diğer sahabelerin yaklaşımı nasıl olurdu? Bu soruları iyi düşünelim ve üç günlük dünyalık kazanımlarımız için ebedi hayatımızı tehlikeye atmayalım. Müslüman olduğunu söyleyen birisi İslam’a uygun olmayan böyle ortamlarda çalışamaz!
Cahiliye diyalogları… Müslüman olduğunu iddia eden kadın ve erkekler karşı cinslerle olan diyaloglarında Kur’an ve sünnet kurallarına dikkat etmiyorsa ve bu yönde bir mücadelesi de yoksa bu zamanla haram ötesi noktalara yani şirklere doğru gider… Şirklerden kurtulmanın en önemli aşamalarından bir tanesi de bu tür diyaloglara gösterilen hassasiyetlerdir.
Cahiliye haramları… Sadece insani ilişkiler noktasında değil, şirkler, küfürler ve haramlar noktasında da cahiliye adına ne varsa hayatımızdan söküp atmalıyız. Haramlar konusundaki duyarsızlıklarımız imana verdiğimiz değersizlikle orantılıdır.
Kısaca şunları söylemek istiyorum. Müslüman olduğumuzu iddia ediyor ve bu yönde mücadele ettiğimizi düşünüyorsak, hayatımızdan cahiliye adına ne varsa çıkarıp atmak zorundayız. Hayatımızı cahiliye artıkları ve şirk kırıntılarından arındırmalıyız.