ÇAĞIMIZDA ELİT NESİLLER VE DEĞERLERİMİZ

ÇAĞIMIZDA ELİT NESİLLER VE DEĞERLERİMİZ

Zamanın çocukları çok akıllı.Her şeyi çok çabuk,erken yaşta algılıyorlar. Eğitme zamanları hızla,göz açıp kapatıncaya kadar geçiyor.Çünkü zihinlerine çok bilgi yükleniyor görsel ve çevresel olarak..Eski zamana göre bir kaç kat hızla geçiyor. Bu zamanın ebeveynleri çocuklarını başkalarının değerlerine özendirmeye çalışarak yanlış bir yöntem kullanıyorlar aslında..Kendi elleri ile çocuklarını nasıl bir kötülüğe itmiş olduklarının farkına varmıyorlar.

Çocuklarımıza, onların geleceklerini umarak, bugün değerlerimizi yerleştirmezsek, ilmik ilmik işlemezsek yarın çok geç kalmış olabiliriz. İnanın her günün ehemmiyeti çok önemli.. Bugün veremediklerinizi yarın vermede zorlanacaksınız. Çizgi filminden tutun da aldığımız oyuncaklara kadar,eğitici broşürlerden, giydirdiğimiz kıyafetlere kadar her şey eğitici rolümüzün, olmazsa olmaz görevlerimizin ana unsurlarıdır. Evde çocuklarımızı yetiştirirken; okul öncesi ve ilkokul sürecinde okulla birlikte yürüteceğimiz eğitim modelimizi oluşturmalıyız.

Anne baba olarak çok dikkatli olmaz isek ,daha sonra saçımızı başımızı yolabiliriz. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Şahsen yaşım ilerledi. Çevremde canlı örneklerini “tonlar adedince” görüyorum. Çocuklara kendi değerlerini dört yaşından itibaren sevdirerek vermezseniz, çocuk ergenlik çağından başlayarak yetişikinlik çağına kadar savaşır. Bu süreç de en az 25 yaştır ama bazen 35 yaşa kadar sürebilir.

Bu sürede çocuk hem çevresi hem kendisi hem de ailesi ile çatışma içine giriyor. Dolayısıyla da çok büyük hatalar yapabiliyor. Çünkü özendiği hayatla yaşaması gereken hayat arasında hiç bir ilişki yok; kolay kolay olamaz da..Örnek olarak onun özendiği hayat tarzı, sanal dünyadaki sanatçılar veya mahalle farklılığı… Veya din ile hiç ilişkisi olmayan, hatta din ile problemi olan kişiler olabiliyor.

Bu çevrelerinde tek düşmanları kendilerinden olmayanlarla mücadele etmek aynı zamanda.. Bir diğer kesim de elitist, devlet imkanlarını eline geçirmiş, milletin tepesine oturmuş,devleti sömüren gizli menfaat şebekeleri ve bunların gruplarının temsilcileridir ki, bunlar azımsanmayacak kadar çoktur. Bizim ülkemiz gibi ülkelerde ,kurumsal devletin tüm kurumlarını ellerine geçirip âdeta devleti kendi çiftlikleri gibi kullanan kesim..

Sayıları milyonlarla ifade edilebilir. Değerlerimizden uzak yetişen çocuklarımız, bu elit kesimle karşılaştığı zaman, yaşlarını 20/25/30 yaşlarında düşünürsek eğer; bunların durumunu görünce maddi olarak erişilmeyeceğini düşünerek öz güvenini otomatik olarak kaybediyor.

Çünkü değerlerinden uzak yetiştirildi. Özendirildiği kesimi görünce ütopya gibi gelir kendisine..Kendini çok aşağıda hissetmeye başlar ve karşısındaki elit grubun ise fildişi kulelerde gezen, yaşayan bir kesim olduğuna dair hissiyatı oluşur.

Bu da onda daha büyük bir psikolojik olarak aşağılılık hissi meydana getirir. Bu defa savaşma alanını genişletir,suçlu arar..Ailesinden, akrabasından,köyünden,evinden, mahallesinden başlayarak utanma duygusu yaşar. Bunların hepsini aşmak için de kendi dış görüntüsünü o çevrelere benzetir. Çünkü buna gücünün yettiğini düşünür. Bunu da yapınca kendi değerlerinden hızla uzaklaşır. İstese de istemese de karşı tarafın yaşam tarzının kölesi haline gelir. Orada kabul görür mü sizce? Asla. Çünkü o bir köle,sonradan dahil olmuş. Bedel ödemeden oraya dahil olmak yok..

Bu bedeli çocuklarına da tattırır ve torunlarının da onlara dahil olma ihtimali olmuş olur. Torunları da o değeri olmayan menfaatlere dayanan hayat felsefesinin buhranlı sularında kaybolur giderler. Sizce değer mi? Değeri olmayan bir yaşam tarzı için bunca sıkıntıya girip kendi değerlerini feda ederek başkasının değerlerini sahiplenmek bana kalırsa hiç değmez.Eğer müslümansak; bizim inanma kriterimize göre; bizler sadece bu dünyada yaşayıp ölmek için yaratılmışız. Bu âlemden sonra başka bir âlemde yeni bir hayatı yaşayacağımızdan dolayı da berzah hayatında saçımızı başımızı yolarız. Neden? Çünkü her çocuk anne ve babasının dini üzeredir. Bu da ayetle sabittir. İkincisi, herkes bir çobandır. Sorumlu alanı da çocuklarıdır.

Onlardan mesuldürler. Ben şahsen Türkiye’de iken bu duruma düşenleri çok gördüm. Mahalle baskısından dolayı köylerini,mahallerini hatta şehirlerini terkediyorlardı. Bazıları da fırsat bulunca ülkesini terkediyordu. Şimdi buralarda o ülkesini terkedenleri gördükçe kıyaslama şansı daha kolaylaşıyor. Onun için bu yazdıklarıma yaşayarak şahitlik ediyor,çok daha net analiz yapabiliyorum. Halleri çok perişan. İnanın maskaraya dönüyorlar. Buradaki dindar toplum ve bireyler onlardan kaçıyorlar ve burun büküyorlar. Bu tipler sadece bizim ülkemizdede değiller..

İran,Suriye,Irak,Filistin halklarında da mevcut.. Kimi ateist, kimi deist, kimisi hippi, kimisi yoldan çıkmış, sahtekâr..Her şey olabiliyorlar yani.. Bu durumlara sebep olarak da çoğu dinini,ailesini ve milletini gösteriyor. Ömürleri tam bir kavram kargaşası içinde geçiyor. Ne İsa (a.s)’a ne Musa (a.s)’a ne de Muhammed (s.a.v)’e yaranmamışlar. İsyan etmiş bir ruh haleti içinde yaşıyorlar. Çok acı tabloları var. Kadınlar daha perişan olmuşlar..Kırk yaşından sonra doğru bir yuva kuramadıklarından dolayı işleri olsa da eşleri,çocukları yok..Büyük ekseriyeti yapayanlız kalmış.

Saçlar ağarmış,çevreler dağılmış,heyecanları tükenmiş..Gözlerinden derin bir ümitsizlik haykırması seziyorsunuz. Kendilerini içkiye vermişler..Perişan bir hâl içerisindeler.. Ah deyince bin ah çıkıyor ağızlarından..Ne evlat anne babaya ne de anne baba evlatlara saygılı..Çünkü birbirini suçluyorlar.”Bu hayata duçar olmanın sebebi sizsiniz anne baba!” deyip geçmiş değerlerine isyan edenlere,bu defa çocukları onlara isyan ediyor..

Evet değerler üzerinde çocuklarını yetiştirenler ise inanın Afrika’nın çöllerinde,Yemenin teneke evlerinde,Latin Amerika’nın geniş hayat şartlarında hatta Çin’in Rusya’nın zulmü altında bile;çocuklar büyüdükten sonra çok mutlu bir hayat sürdürebiliyorlar..Zalimler ve şeytani planlar onları rahatsız etmezse, onlar dünyaya negatif degil çok büyük pozitif katkılar sağlıyor ve sağlayacaklar.

Bundan hiç şüpheniz olmasın. Onların gözlerinin içi pırıl pırıl parlıyor. Hayatı seviyorlar..Bir kuru ekmeğe, bir soğana mutlu olabiliyorlar. İçlerinde sevgi var; kin,nefret yok! Çocukken vediğiniz bir çikolataya kırk yıl vefa duygusu besleyebiliyorlar. Evet dünyanın elitlere degil; sevgi ruhuna,vefa duygusuna, elindekini paylaşmayı seven canlara ihtiyacı var..
Canlarımız olan çocuklarımızı doğru yetiştirme dilek ve temmenisi ile..
Kalın sağlıcakla..

Abdurrahman koyuncu( abdurrahmankoyuncu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.