BÜTÜN PEYGAMBERLER GİBİ İSA (A.S)’DA MÜSLÜMANDI

BÜTÜN PEYGAMBERLER GİBİ İSA (A.S)’DA MÜSLÜMANDI

İnsanoğlu yeryüzünde varolduğu günden beri hayatını idame etmekle meşgulken, iç dünyasını da gerçek anlamda tatmin etme amacını hep sürdürmüştür. Her ne kadar, diğer canlılarla kıyaslandığında, insanı güçlü kılan ve diğerlerinin önüne geçiren aklı olsa da, insan, kimi zaman kendisini bütün bütün zayıf hissetmiş ve kendinden daha güçlü olduğuna inandığı bir güce dayanarak, insan olmanın getirdiği sorumluluğu hafifletmek istemiştir. Veya, içinde bulunduğu çevreyi ve düzeni incelemiş, neticede bu kadar kusursuz bir düzenin bir kurgulayacısı ya da düzenleyicisi olduğuna inanmak istemiştir. İnanmanın temelinde bunlar gibi örnekler sıralanabilir. Sonuç olarak, ‘din’ dediğimiz, farklı birçok inanma biçimleri ortaya çıkmıştır. Günümüze kadar birçok din sözkonusu olagelmiştir. Kimisi takipçisini zamanla kaybetmiş, yok olmaya yüz tutmuştur. Kimileri ise günümüzde hala yaşamaktadır. Bu konuda, hem uzun yıllardır yaşamını sürdürmesi bakımından ve insanlık tarihini süreğen bir şekilde etkilemesi açısından, hem de üzerinde hala birçok tartışmalar ve yeni fikirlerin önesürülüyor olmasından, ‘tek tanrılı dinler’, kayda değer bir önem arzeder.

 

 

‘İbrahimi’ dinler olarak da adlandırdığımız bu grup, içlerinde barındırdığı ‘kutsal’ değerler ve inanış biçimleri açısından birçok konuda ortaktırlar. Adından da anlaşılacağı üzere İbrahim peygamber, bu dinlerin ortak atası kabul edilir. Yahudiler, İbrahim peygamberin İshak (a.s)’dan olma torunu Yakup, diğer adı ile İsrail, (a.s)’ın çocuklarıdır ve Musa peygamberin getirmiş olduğu şeriate uyarlar. Hristiyanlar ise Yahudi bir peygamber olan İsa peygamberin getirmiş olduğu şeriate uyarlar. Müslümanlar, İbrahim peygamberin oğlu İsmail peygamberin soyundan gelen Hz.Muhammed’in (s.a.v) getirmiş olduğu şeriate uyarlar. Bu şeriatler yani dini oluşturan kurallar bütünü, her defasında sıfırdan oluşturulmamış; önce gelen şeriat sonrakine kaynak olmuştur. Yeni gelen her şeriatte bazı yasaklar serbestleşirken, önceki şeriatte olan bazı serbestliklere de yasaklar veya sınırlamalar getirilmiştir. İslam, bütünüyle Hristiyanlık ve Yahudilikle aynı kaynaktan beslenir.

 

 

Kur’an-ı Kerim’de bulunan ‘’O, sana Kitab’ı hak (gerçek) ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi.’’ (Ali imran, 3) ayeti, bahsedilen bu konuya örnek olarak sayılabilir. Burada bulunan ‘kendinden öncekileri doğrulayıcı’ ifadesi, Kur’an-ı Kerim’in; daha önce gelen peygamberlerin şeriatlerini kabul ederek, onların da Rab’den gelen doğru ve gerçek şeriatler olduğuna dikkat çeker. Ayetin sonunda bahsedilen ‘furkan’ ifadesi ise, ‘doğru ve yanlışı birbirinden ayırarak bozulmamış gerçekliği sunan’ anlamındadır. Buradan kasıt, öncelikle Kur’an’da bulunan her ifadenin, bütün durumlarda gerçeklikle tam uyuştuğudur. Konuyla ilişkili manası ise nettir: Tümüyle saf ve duru olan Hristiyanlığın ve Yahudiliğin, zaman içerisinde birçok çelişkiye ve yanlış anlayışa maruz bırakılması ve bunun sonucunda da baştanbaşa özünün değişmiş olduğu; buna binaen Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından gönderilerek bütün bu bozulmayı ve yanlışı ortadan kaldıran gerçek bir kaynak oluşudur. Hatta, İslam inancına göre Müslümanlık, Hz.Muhammed (s.a.v) ile başlayan bir kavram değildir. İlk insan Adem (a.s)’dan itibaren Muhammed (a.s)’a kadar olan bütün peygamberler ve inananlar ‘Müslüman’ kabul edilir. Kur’an defaatle bu konudan bahseder:

 

İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. (Ali Imran, 67)

 

Nihayet boğulmak üzere iken (Firavun), “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi. (Yunus, 90)

 

Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi (Hac, 78)

 

”(Yusuf dedi ki) benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” (Yusuf, 101)

 

İsa onların inkâr edeceklerini sezince: “Allah’a dâvet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” dedi. Havârîler: “Allah yolunda yardımcıların biziz. Biz Allah’a inandık. Şâhid ol ki, bizler müslümanız!” dediler. (Ali İmran, 52)

 

Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum (müslümanlardan)” dedi. (Neml, 44)

Kur’an-ı Kerim, burada İslam kelimesini kaynak alır. İslam, kelime itibari ile Arapça’da ‘’teslim olma, boyun eğme, tevazu’’ gibi manaları taşır. Kur’an’a göre bütün peygamberler, Yaratıcı’ya karşı kendi acziyetlerini ve kul olduklarını bilen hakiki Müslümanlardır. Yani tam anlamıyla teslim olmuşlardır. Kur’an’da bu konuya ‘’ Muhakkak ki Allah katında (yegâne) din, İslâm’dır.’’ (Ali İmran, 19) ayeti ile açıklık getirilir. Bu ifadeye göre din hiç değişmemiştir. Aynıdır. Tekrar tekrar peygamber gönderilerek, Allah’a giden doğru yol (sırat-ı müstakim) hep hatırlatılmış, yanlışlıklar ve özden uzaklaşmalar Kitaplar ile ve her defasında yeni gelen şeriatler ile düzeltilmiştir. Burada bahsedilen ‘’sırat-ı müstakimde olma’’ halini Kur’an, ‘’hidayet’’ ya da ‘’kendilerine nimet verilmiş’’ olarak resmeder. Daha önce gelen Tevrat ve İncil de aynı Kur’an gibi hidayet kaynağıdır. Hidayet yolunda olan kişi ise ‘’Müslüman’’ kabul edilir. İlk insan Adem (a.s)’dan beri tüm inananlar, sadece Allah’a ibadet ederler.

 

İslam inancına göre ilah tekdir, eşsizdir, doğmamış ve doğrulmamıştır. Eşi ve çocuğu olmaz. Ona denk hiçbir şey düşünülemez ve olamaz. Aklın aldığı veya akılla izah edilemeyen her türlü şeye gücü yeter. Her şeyi işitir ve görür. Canlı veya cansız olan hiçbir varlık ona ulaşamaz. O, her şeyin üzerinde bulunan, her şeyi yaratan mutlak ve sınırsız güçtür. Onun sınırsız varlık tanımına aykırı bulunan her türlü ifade, görüş, inanç ‘şirk’ sayılır ve kişiyi dinden çıkarır. Dinden çıkarmakla da kalmaz, kişiyi her türlü varlığın aşağısında bir konuma düşürdüğüne inanılır. İslam’a göre uykusuzluk, açlık, hastalık, sıcak ya da soğuğa hassasiyet, cinsel şehvet, susuzluk vb. daha sayılabilecek birçok durum, insan ve diğer canlılar için geçerlidir ve ‘zayıflık’ gösterilebilecek alanlardır. Gücü ve hakimiyeti her şeyi kapsayan birisi için asla düşünülemez.

 

İslam anlayışına göre, bahsedilen bu ilah anlayışı; Hristiyanlıkta ve Yahudilikte, daha öncesinde de Kur’an’ın ‘’tek başına bir birey olarak ümmet’’ olarak vurgladığı İbrahim peygamberde aynıdır. En ufak bir farklılık yoktur. Öte yandan, aynı anlayış günümüz Hristiyanlığı için geçerli değildir. Teslis inancı olarak da bilinen ‘Baba, oğul ve kutsal ruh’un ilah olarak kabul edildiği inancı savunurlar. Bu anlayışa göre; bu dinin peygamberi İsa (a.s), aynı zamanda ilahtır. Bütün inananların günahlarına bedel olarak ‘babasına’ dönmüştür. İslam, İsa peygamberle alakalı bu tarz inanışları tümüyle reddeder. Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde, bu inanışın tamamıyla yanlış ve çirkin olduğu vurgulanır:

 

 

“Rahmân çocuk edindi” dediler. Hakikaten çok çirkin bir iddia ortaya attınız. Öyle ki bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer ortasından yarılacak, dağlar yıkılıp çökecek! Çünkü Rahmân’a çocuk yakıştırıyorlar. Halbuki çocuk edinmek Rahmân’ın şanına yakışmaz. (Meryem, 88-92)

 

De ki: “Rahmân’ın çocuğu olsa ona ibadet edenlerin başında ben olurum. Göklerin ve yerin rabbini, arşın rabbini onların yakıştırdığı niteliklerden tenzih ederim”. (Zuhruf, 81-82)

 

Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik vermesinden sonra hiçbir insanın kalkıp insanlara “Allah’ı bırakıp bana kul olun” demesi düşünülemez. Aksine “Öğretmekte olduğunuz kitap ve yapmakta olduğunuz incelemeler gereğince rabbin halis kulları olun!” der. Ve o peygamberin size melekleri ve peygamberleri rab edinmenizi emretmesi de (düşünülemez). Müslüman olmanızdan sonra size inkârcılığı emreder mi hiç? (Ali İmran, 79-80)

 

Devamı ikinci bölümde..

 

Dr. Hikmet Talib

Dr Hikmet Talip( drhikmettalip@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.