İnsan hayatının en fıtri hallerinden birisi de evliliktir. Toplumları, milletleri oluşturan unsurdur aile. Bundan dolayıdır ki aile toplumun çekirdeği sayılmıştır. Her hane bir devlet gibidir. Orada sadece cismani zevklerin ve geçici lezzetlerin tatmininden daha ziyade, Allah’ın rızasının hedeflendiği, Resulullah’ın (sas) tavsiye buyurduğu bir hayat tarzıyla dünyayı da aile içerisinde bir Cennet haline getirebilmektir. Rabbimiz Kur’an’da: “O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.” (Rum Suresi, 30/21)
Rabbimiz, bizi bizden daha iyi bildiğinden dolayı fıtratımıza en uygun olan evlilik müessesesini bizlere tavsiye etmiş, yerine göre mecburi hale getirmiştir. İnsan yaratılışının aksine hareket edemez. Bu konuda bizler ışık tutan M. Dahhak: “Evlenmek zevk ve haz için değildir. Evlenmek aile teşkili, milletin beka ve devamı, ferdin duygu ve düşüncelerinin dağınıklıktan kurtarılması ve cismani hazlarının zapturapt altına alınması içindir. Bu konuda zevkler ve hazlar ise fıtratın çok meselelerinde olduğu gibi birer avans ve imrendirmeden ibarettir.
İlk başta sağlam esaslar üzerine kurulmuş ve maddi-manevi mutluluğun dalgalanıp durduğu bir yuva, milletçe var olmanın en sağlam bir temel taşıdır. Ayrıca faziletli fertler yetiştirmenin de mübarek bir okuludur. Evlerini okullar kadar feyizli ve bereketli, okullarını da evleri kadar sıcak hale getirebilen milletler, ıslah hareketlerinin en büyüğünü yapmış, gelecek nesillerin huzur ve mutluluğunu garanti altına almış sayılırlar.”
İnsan fıtratı, huzurlu ve mutlu olabilmek için bir hayat arkadaşına ihtiyaç duymaktadır. Günümüz dünyasından birçok değer değiştiği gibi evlenme, ev sahibi olmak gibi fiiller, üzülerek belirtmeliyim ki zevkleri tatmin adına hareket edenler çoktur. Eşlerin birbirlerine katlanması, karşılıklı fedakârlık duyguları, maalesef sadece nikâh esnasında bir cümleden ibaret kalmıştır. “İyi günde kötü günde” diye verilen sözler, en ufak bir problemde eşini terk etmeler, yaygın ve normal hale gelmiştir maalesef.
Düşünüyorum da niçin bu kadar ayrılma var eşler arasında. Toplum ve ana-babalar olarak bir yerde bir hatalarımız var ama nedir? Her bir ebeveyn kendisine bu soruyu sorup, cevaplar bulmaya gayret etmelidir. Yavrularımızı evlendirirken; dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyerek mi yuva kuruluyor? Yoksa hedefi belirlenmemiş bir evlilik mi söz konusu. Bir eğitimci olarak, çocuklarımızı sorumluluk sahibi yapamadığımızdan, onları aşırı korumacı bir zihniyetle hareket ettiğimizden ve hedefi belli olmayan bir yola girdiğimizden istenmeyen meyvelerle karşılaşıyoruz.
Her bir ailenin ve ferdin mutlaka hayra yönlendirecek iyi dostlarının olması lazım. Aksi halde dostların ve arkadaş çevresinin yanlış yönlendirmesi yuvaların yıkılmasına sebebiyet verebiliyor. Şunu unutmayalım ki evlilik ve yuva kurma eşlerin birbirlerini sevme, eksiklerini tamamlama karşılıklı fedakârlık işidir. İnsan hayatında birçok problemle karşılaşabilir, bunu aşmanın yolu, karı-kocanın uyumlu hareket ve davranışlarıyla çözülebilir. Eskiler “Bir Yastıkta Bir Ömür” derlerdi. Problemler olurdu fakat çözüm, aile yakınlarıyla beraber, kısa zamanda olurdu. Özellikle yaz aylarının evlilik mevsimi olmasından dolayı, yeni evlenen çiftlere ve evli olanlara huzur ve mutluluklar dilerim.