Osmanlı devletinin son devrinde İslam Hukuku açısından kayda değer kanunlaştırma faaliyetleri yapılmıştır. Bu meyanda bir hukuk şaheseri olan Mecelle hal-i hazırda bile güncelliğini korumaktadır. Mecelle haricinde bir diğer şaheser de aile hukuku sahasında yapılmış olan Hukuk-ı Aile kararnamesidir. Sosyal, siyasi, hukuki vb. amiller neticesinde hazırlanması artık bir zaruret haline gelen aile kanunu nihayetinde iktidar partisi olan İttihad ve Terakki partisi tarafından benimsenmiş ve Hukuk-ı Aile komisyonu Isparta mebusu Mahmud Esad Efendi başkanlığında kurulmuştur.
Muhtemelen meclis çoğunluğunun oylarını alamayacağı endişesiyle meclise sunulmadan Ekim 1917de muvakkat kanun olarak kabul edilen kararname kanun-i esasi gereğince 1917 sonbaharında toplanan Meclis-i Mebusana gelmiş, oldukça münakaşalı bir görüşmeden sonra incelenmek üzere Adliye Encümenine havale edilmiştir. İlgası tarihine kadar da bu komisyondan bir haber alınamamıştır.
Hukuk-ı Aile Kararnamesinin hazırlanmasında hâkim rol oynayan üç farklı akım vardır. Bunlar; Batıcılar, Türkçüler ve İslamcılardır. O devirde Batıcıların hukukçusu olarak Celal Nuri, Türkçülerin hukukçusu olarak Ziya Gökalp ve İslamcıların hukukçusu olarak ise Mansurizade Said gösterilir. Mansurizade Türkçülere yakın bir İslamcıdır. Tamamen İslami çizgide olan hukukçular ise İzmirli İsmail Hakkı ve Ahmed Naim beylerdir. Esasen her üç fikir cereyanı da aile hukukunun kanunlaştırılmasından yanadır. Fakat kanunun muhtevası noktasında üçü de birbirinden ayrılmaktadır.
Hukuk-i Aile Kararnamesi, İslam hukuku çerçevesinde kalarak bu hukukun sistemleştirilmesi adına birçok yenilik ve değişiklik ortaya koymuştur. Aile hukuku sahasında İslam ülkelerindeki ilk kanun olan Hukuk-ı Aile Kararnamesi özellikle bu yönüyle öne çıkmaktadır. Kararnamenin önemli özelliklerinden birisi de onun Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler hakkında ayrı hükümler getirmiş olmasıdır.
Aile hukukunu ilk defa kanunlaştıran kararname yine ilk defa Hanefi mezhebine bağlı kalma geleneğinden ayrılarak, ihtiyaç duyulan noktalarda diğer mezheplerden istifade (telfik) yolunu açmıştır. Bu İslam hukuk tarihinde son derece önemli bir yeniliktir.
Kararnamede başlıca bulûğun en alt sınırından önce evlendirilmeme, akıl hastalarının sadece zaruret halinde evlendirilmesi, nikâh lafızları, nikâhta monogam (tek eşli) kalmanın şart koşulabilmesi, sarhoşun talakı, ikrah ile vuku bulan talakların geçerli olmaması ve çeşitli sebeplerle kadının tefrik (kazai boşanma) hakkı gibi hususlarda diğer mezheplerden istifade edilmiştir.
HAK’ indeki en önemli düzenlemelerden biri de evlenme ve boşanmanın resmi kayıtlarla devlet kontrolü altına alınmasıdır. Devlet bu kontrolü nikâhta iki yolla sağlamıştır. Bunlardan birincisi; nikâhtan önce bir evlenme mâniinin olup olmadığını tespit için durumun ilan edilmesi, ikincisi, nikâhların hâkim veya naibinin huzurunda kıyılıp tescil edilmesidir. Boşanmada ise bu, kocanın boşamayı belirli müddet içerisinde mahkemeye bildirmesi şeklinde olmuştur. Ayrıca bu mesele tamamen İslam hukuku çerçevesinde kalınarak halledilmiştir.
Kararname bir başka önemli yenilik olarak evlenme yaşına bir alt sınır getirmiştir. Gerek Hanefî mezhebinde, gerekse diğer üç mezhepte bu hususta bir sınır olmamasına ve velileri tarafından küçükler evlendirilmesine rağmen kararname İbn Şübrüme ve Ebû Bekr el- Esam’ın görüşünü kabul ederek bulûğdan evvel küçüklerin evlendirilmesini yasaklamıştır. Hanefilerde bulûğun alt sınırı erkeklerde 12 kızlarda da 9 olduğundan bu yaşlardan aşağı yaşta bulunan çocuklar kimse tarafından evlendirilemezler. Daha sonra diğer İslam ülkeleri de küçüklerin evlendirilmelerini benzer şekillerde yasaklamışlardır.
Netice itibariyle Kararname, aile hukuku alanında ilk kanun olması ve diğer İslam ülkelerine de örneklik etmesi ve yol göstericilik vazifesinde bulunması gibi yönleriyle İslam hukuk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Nitekim Osmanlı devletinde bir buçuk sene gibi kısa bir müddet yürürlükte kalmasına karşın, Suriye, Ürdün, Lübnan, hatta ve hatta İsrail gibi Ortadoğu ülkelerinde 1950’lere kadar bu sahada ikinci bir kanun da yapılmamıştır. Fakat bu denli öneme sahip kararname neticede siyasete kurban gitmiş ve 19 Haziran 1919’da ilga edilmiştir.
Bkz: HAK. md. 7, 9, 36, 38, 104, 105, 126, 127, 128, 129, 130.
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye, (Kontrol Eden Ali Himmet Berki), Güzel İstanbul Mabaası, Ankara 1959, md. 986.
HAK md. 7.