Karaman-Ermenek’te kömür ocağında yaşanan facia yürekleri dağladı. Bütün Türkiye’yi ağlatan bu kaza, yitirdiğimiz canlar kadar, kaybettiğimiz değerleri de hatırlattı. Hepimiz, televizyonlar ve gazeteler aracılığıyla cenaze yakınlarının durumlarını gördük. Onların içinde oğlunu madende kaybeden Recep amcanın ayakkabıları basına yansıdı. Recep amcanın lastik delik ayakkabıları, adeta yüreğimizi deldi geçti. Bu ölümü göze alarak metrelerce yerin altında, makbere girercesine, madene inenlerin bir izdüşümü gibiydi. Bir tarafta lüksün ve israfın depdebesi, bir tarafta yokluğun ve yoksulluğun sillesi… Onları, fakirlik esir alamamıştı. Eğilmemişlerdi hiçbir ağyarın önünde. Kazançları, İçine tek bir haramın karışmadığı alın teriydi.
Esir olan bizdik. Lüksün esiri, paranın esiri, nefsimizin esiri… Peygamberimiz : ‘’Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’’ diyordu. Dinimizin bu söylediklerini hiç üzerimize almadık. Bütün bunlar sanki başkaları içindi. Bizde zaman zaman dinimizin emir ve yasaklarını başkalarına anlattık. Hiç kendimize anlatmak aklımıza gelmedi. Villalarımızı, lüks arabalarımızı dini motiflerle süsledik, dualar, ‘’maaşallahlar’’ astık.
Fakat ne yazık ki; Cenabı Allah’ın en güzel eseri olan bedenimize, dinimizin ruhunu giydiremedik. Çok güzel kat kat elbiselerimiz, çift çift ayakkabılarımız oldu. Ama buda yetmedi bize, tatmin olamadık. Tek hedefimiz, daha iyi nasıl yaşanır oldu. Kendimizden başka kimse umurumuzda olmadı ne yazıkki… Aldandık ki ne aldandık, aldanmaya devam ediyoruz. Bu dünyaya ebedi kalacakmışız gibi bağlandık. Halbuki bu dünyadan demir alanlar bir bir gidiyorlar. Bir gün bizde göçüp gideceğiz ebedi aleme. Bu ne gaflettir Allahım… Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Olanlardan ders almayı nasip etsin. Bizi de bu gaflet uykusundan uyandırsın. Amin.