Geçen günlerde bir haber sitesinde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu’na sorulan bir soruya verilen cevap üzerine veya daha öncesinden verilen fetvalardan alıntı yapılarak haberleştirilmesi üzerine büyük tartışmalar yaşanmıştı. Verilen cevap sapıklık olarak kabul edilerek fırtınalar koparılmıştı. Bunun üzerine konuyla ilgili bir yazı yazma ihtiyacı hasıl oldu. Esasen toplumda böyle soruları sorma ihtiyacını hisseden insanların var olması bile, bu konuda bir yazı yazmaya ne kadar ihtiyaç olduğunu göstermeye yeterlidir.
Toplumumuz Müslüman bir toplum olduğu halde kadın ve erkek ilişkilerinde İslâmî esaslara dikkat edilmediği gibi maalesef çocuklarına karşı sapıkça düşünce ve uygulamalar içerisinde olan kişilere de rastlamak mümkündür. Bu husus toplumda bulunan insanların İslâmî esaslara ne kadar uzak olduklarını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Dinimiz kadın erkek ilişkilerine çok ciddi tedbirler getirmiş bu konuda kesinlikle sapıkça düşüncelere ve uygulamalara müsaade etmemiştir. Dinimiz, sedd-i zerai (yasak olmayan bir kısım davranışların harama sebeb olması nedeniyle yasaklanması) açısından kişinin mahremi olan kadınlarla ilişkilerinde düzenlemeler getirdiği gibi, mahremi olmayan kadınlarla ilişkilerinde bazı sınırlamalar getirmiştir. Bu şekilde meydana gelebilecek sapıkça bir kısım ilişkileri çok ciddi tedbirler alarak daha işin başında önlemeye çalışmıştır. Bu yönüyle dinimiz bir erkeğin kızı ile olan ilişkilerinde bazı ölçüler getirmiş bunların ihlalinde de bir kısım cezalar takdir etmiştir.
Hanefî mezhebinde zina nikâh hükmündedir. Dolayısıyla bir nikâh esnasında erkeğin kadına vermesi gerekli olan mehiri kadın zinaylada hak eder. Bir kadınla sahih bir nikahla evlenen bir erkeğin o kadının annesi ve kızıyla evlenmesi haram olduğu gibi, zina ettiği bir kadının annesi ve kızı ile evlenmek de o erkeğe haram olur. (Bir erkeğin evlendiği kadının annesi nikah kıyıldığı andan itibaren, kızı ise kadınla ilişkiye girdiği andan itibaren kendisine haram olur.)
Bir erkeğin bir kadınla zina etmesi ile bu haramlık meydana geldiği gibi zinayla sonuçlanabilecek bazı davranışlar ile de aynı haramlık gerçekleşmektedir. Çünkü; bunlar da zina konumundadır ve aynı hükmü taşır. Bu yönüyle bir erkeğin kızını şehvetle öpmesi, ona şehvetle dokunması ya da organına bakması hanımını kendisine ebedi olarak haram kılar. Bu kızın öz kızı olması ile üvey kız olması arasında herhangi bir fark yoktur. Hanefî mezhebinin imamlarından İmâm-ı Ebû Yûsuf’a göre bu kızın yaşının büyük olması yada küçük olmasının herhangi bir önemi yoktur. Kızın yaşı ister küçük olsun ister büyük olsun baba bu fiillerden herhangi birisini yaptığı taktirde o kızın annesi ona haram olur. Evliyse evlilikleri anında sona erer. Ayrıca herhangi bir boşamanın meydana gelmesine gerek yoktur. Buna fıkıhta HÜRMET-İ MÜSAHARE diyoruz.
Bu hükme delil teşkil etmesi açısından bazı hadisler nakledilmektedir. Bu hadislerin bir kısmı maktu olarak nakledilirken bazıları ise merfu olarak rivayet edilmektedir. Merfu olarak rivayet edilen bir hadisi Hazreti Ali radıyallahu anhunun kız kardeşi Ümmü Hani radiyallahu anha, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den şu şekilde nakletmektedir: “Bir kadının organına bakan bir erkeğin o kadının annesi veya kızıyla evlenmesi helal değildir”. Maktu olarak rivayet edilen bir hadiste ise Ata İbni Ebi Rebah şöyle demektedir: “Bir erkek bir kadınla zina ederse o kadının kızının o adamla evlenmesi haram olur. Aynı şekilde bir erkek bir kızla zina ederse kızın annesinin o adamla evlenmesi haram olur”. Mücahitten gelen maktu bir hadiste de “Bir Erkek bir kadını şehvetle öptüğü veya şehvetle dokunduğu ya da onun organına baktığı zaman o kadının kızıyla evlenmesi haram olur” buyrulmuştur. Aynı şekilde İbrahim En Nehai’den maktu olarak gelen bir hadisi Şerif’te de şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir erkek bir kadını şehvetle öperse, ya da şehvetle dokunursa ya da organına bakarsa o erkeğin babasının o kadınla evlenmesi haram olur”.
Bir babanın kızını şefkatle öpmesinin elbette hiçbir sakıncası yoktur. Bu aynı zamanda bir babanın kızına olan sevgisinin ve şefkatinin de bir göstergesidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in çocuklarını ve torunlarını öptüğü ve çocukları öpmenin onlara karşı olan şefkat ve merhametten kaynaklandığını ifade ettiği çeşitli hadisi şeriflerde nakledilmektedir. Çocuklarını öpmeyen bir kişiye “Allâh senin kalbinden merhameti çıkardıysa ben sana ne yapabilirim” demek suretiyle tepkisini de göstermiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kızı Fatıma radıyallahu anhâ’nın elinden tuttuğu ve öptüğü rivayetler arasında geçmektedir. Ayrıca Hazreti Ebu Bekir radiyallahu anhunun hazreti Âişe radıyallahu anhâ validemiz’in yanaklarından öptüğü rivayet arasında bulunmaktadır. Bu öpmeler bir babanın evladına karşı olan şefkat ve merhametinin bir göstergesidir. Bunların sayesinde evlat babasının kendisine karşı olan merhametini hisseder ve anlar. Gene kız gerek erkek açısından babadan gördükleri böyle bir şefkatin önemi çok büyüktür. Ancak bu şekilde baba ile çocukları arasında çok sağlam bir sevgi bağı oluşur. Böylece bir evlat karşılaştığı sıkıntılar karşısında sığınacağı yegane kapının babası olduğunu daha iyi idrak etmiş olur.
Fakat günümüzde toplumda sapık olan kişilerin de varlığını unutmamak gerekir. Bu tür kişilerde şefkat ve merhamet sonucu olması gereken öpmeler şehevi duygularla yapılabilmektedir. Bunun sonucunda da zaman zaman medyada yakın akraba ilişkileri ile ilgili haberlere rastlanmaktadır. Onun için evladını öpme konusunda kendisine bir şehvet meydana geleceğinden endişe duyan insanlar, Hürmet-i Müsahere’nin gerçekleşmemesi için evladını öperken dikkatli olmalarında fayda vardır. Böyle sapık kişilere karşı tedbir almak yüce dinimizin en önemli hususiyetlerinden bir tanesidir. Dinimizin de bu tür kişileri hanımlarından kesin ve ebedi olarak boşanmaları ile cezalandırmasından daha tabii hiçbir şey yoktur.
———
Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi, c.2, s.260-262; Merğînânî, el-Hidâye, c.1, s.187-188
İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c.3, s.480 (16235)
İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c.3, s.481 (16237)
İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, c.4, s.10 (17266)
Abdurrezzak, Musannef, c.6, s.282 (1085)
Buhârî, Rahmetü’l-Veled (5997); Müslîm, Rahmetu’s-Sibyan 65 (2318); Tirmizî, Rahmetü’l-Veled (1911); Ebû Dâvûd, Kubletu’r Recul (5218)
Buhârî, Rahmetü’l-Veled (5998); Müslîm, Rahmetu’s-Sibyan 64 (2317)
Ebû Dâvûd, Kıyam (5217)
Ebû Dâvûd, Kubletu’l-Haddi 5222