35,5701$% 0.4
36,6610€% 0.12
43,4410£% 0.05
3.093,03%0,00
2.706,47%-0,33
9.931,08%0,65
Nusayrîlik: Tarihçesi, İnanç Yapısı ve Gelişimi
Nusayrîlik, bâṭınî (gizli anlam) karakteri nedeniyle ismi, tarihi ve inanç yapısı hakkında önemli bilgi eksiklikleri ve çelişkili görüşlere konu olmuştur. Ancak fırka mensuplarının yayımladıkları eserler ve akademik araştırmalar, bu dinî akımın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamıştır. Nusayrîliğin kökenlerine dair çeşitli görüşler olsa da, en yaygın kabul gören görüş, bu fırkanın adını kurucusu Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî’den almış olduğudur. Nusayrîler, fırkalarına adını veren bu kişiyi, Ali el-Nakī’ye (İmam Ali’nin onuncu soyundan gelen Şii imam) bağlamaktadırlar. Fırkanın adının, Hz. Ali’nin hizmetçisi olan bir kişi veya Lazkiye bölgesinde bulunan Nusayriye Dağları’na dayanması iddiası ise tarihsel olarak doğru bulunmamaktadır, çünkü bu dağların eski dönemlerde bu şekilde isimlendirilmesine dair hiçbir bilgi mevcut değildir (krş. İA, IX, 365; Hâşim Osman, Heli’l-ʿAleviyyûn Şîʿa?, s. 10-18).
1- Kuruluş ve Erken Dönem
Nusayrîlik, III. (IX.) yüzyılda, Basra’da doğmuş ve özellikle Ali el-Nakī (onuncu İmam) ve Hasan el-Askerî dönemlerinde Kûfe ve Sâmerrâ’da önemli bir gelişim göstermiştir. Muhammed b. Nusayr’ın kurduğu bu hareket, onun Ali el-Nakī’nin ilâhlığını kabul etmesi, kendisini de Ali’nin peygamberi olarak tanımlaması, tenâsüh gibi radikal inançları savunması ile dikkat çekmiştir (Nevbahtî, s. 94). Bu dönemde, Nusayrîlik hem Şiîlik ile iç içe geçmiş, hem de farklı inanç sistemlerinden beslenmiştir.
Kurucusu Muhammed b. Nusayr’ın ölümünden sonra fırkanın liderliğini üstlenen Muhammed b. Cündeb gibi şahsiyetler, hareketi tasavvufi bir boyutla genişletmiş ve bölgesel yayılmasını sağlamıştır. Cünbülânî’nin Mısır’a seyahati sırasında orada tanınan Hüseyin b. Hamdân el-Hasîbî’yi etkileyerek tarikata katılmasını sağladığı kaydedilmiştir. Cünbülânî’nin ölümünden sonra, hareketin liderliğini üstlenen Hasîbî, Şiî-Büveyhî hânedanları ve Hamdânîler ile ilişki kurmuş ve fırkanın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Ancak Hasîbî’nin, Şii biyografi kaynaklarında genellikle olumsuz bir şekilde anılması, onun fırkada oluşturduğu etkilerin tartışmalı olduğu anlamına gelmektedir (a.g.e., s. 490-491).
2- Yayılma ve Coğrafi Dağılım
Nusayrîlik, başlangıçta Irak’ta kurulduktan sonra, özellikle Suriye ve Adana-Mersin bölgelerinde etkinlik göstermiştir. XI. yüzyılın sonları ile XII. yüzyılın başlarındaki Haçlı seferleri, Nusayrîler için hem bir mücadele hem de büyük bir felâket dönemi olmuştur. Bazı kaynaklar, Nusayrîler’in Haçlılara yardım ettiği iddialarını öne sürerken (el-Ḥarekâtü’l-Bâṭıniyye, s. 331-333), diğer tarihçiler ise Nusayrîlerin Haçlılara karşı önemli direnişler sergilediğini belirtmektedir (Târîḫu’l-ʿAleviyyîn, s. 341-349). Selahaddin Eyyûbî’nin bölgeyi Haçlılardan almasının ardından, Nusayrîler daha rahat bir döneme girmiştir. Emîr Mekzûn es-Sincârî’nin 1225 yılında bölgedeki muhalifleri yenilgiye uğratıp, Lazkiye’yi kontrol altına alması bu sürecin önemli bir dönüm noktasıdır.
3- Osmanlı Dönemi ve Modernleşme Süreci
Nusayrîler, Mercidâbık Savaşı (1516) sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’na katıldılar ve burada uzun süre Halep’te yerel şeyhlerin denetiminde özgür bir yaşam sürdüler. Ancak 1839 yılında Mısırlı İbrâhim Paşa’nın Osmanlı yönetimine karşı başlattığı harekâtta büyük kayıplar verdikten sonra, Osmanlı hükümeti Nusayrîler’i daha sıkı bir denetim altına almaya çalıştı. II. Abdülhamid döneminde, Nusayrîler’in saygınlık kazanmasına yönelik adımlar atılmış, hatta İslâmî anlayışa daha yakın bir duruş benimsemeleri istenmiştir. Ancak bu teşebbüsler, sınırlı başarı sağladı. I. Dünya Savaşı’nın ardından bölge, önce İngilizler’in sonra da Fransızlar’ın denetimine geçti. Fransızlar, 1920’de kurdukları “Alevî toprağı” birimini 1922’de Alevîler Devleti olarak adlandırmış ve 1936’da bu bölge, Suriye Devleti’ne bağlı bir vilayet haline gelmiştir (Hâşim Osman, Târîḫu’ş-Şîʿa, s. 119-121).
4- Nusayrîliğin Günümüzdeki Durumu
Günümüzde, Nusayrîler başta Suriye’de olmak üzere, Türkiye’nin Hatay, İskenderun, Adana ve Mersin bölgelerinde de yaşamaktadır. Suriye’de Nusayrî nüfus oranı %8-12 civarında tahmin edilmektedir (Mason, s. 96-97). Lübnan’da ise daha çok kuzey kesimlerinde küçük bir grup olarak yaşamaktadırlar (Olsson, s. 216). Modern dönemde, geleneksel değerlere bağlılık şehirlerde zayıflamış, ancak Nusayrîler hâlâ köklü inanç sistemlerini ve toplumsal yapıları korumaktadır.
Nusayrîlik (ya da Alevilik olarak da bilinir), özellikle İslam’ın içindeki bâtınî akımlardan birini temsil eden bir inanç sistemidir. Bu inanç, tarihsel olarak İslam’la birlikte gelişmiş ve yerel inançlarla iç içe geçerek kendine özgü bir form almıştır. İslam’ın esaslarına paralel olarak, ancak farklı bir şekilde yorumlanmış, tasavvufî öğretiler ve eski pagan inançlarının da etkisi görülür. Nusayrîliğin inanç esasları, belirgin bir sistematiğe oturtulmamış olmakla birlikte, özellikle bazı temel kavramlar etrafında şekillenir.
5- İnançlarının bazı temel unsurlarına detaylı bir bakış:
A- Ulûhiyyet (Tanrı İnancı)
Nusayrîlikte Tanrı’nın tezahürü ve inançları oldukça farklıdır. Ali’nin ilah kabul edilmesi, Nusayrîliğin temel inançlarından biridir. Nusayrîlere göre, Tanrı beşeri formda altı kez tezahür etmiştir ve bu sonuncusu Hz. Ali’dir. Bu düşünceye göre, Tanrı’nın beşere hulûl etmesi, bir tanrısal aşkınlığın beşerî bir formda ortaya çıkması anlamına gelir. Bu inanç, Nusayrîlikte Ali’nin ilâhlığını savunan bir anlayışa dayanır. Ayrıca, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Selman-ı Farisi gibi figürler sembolik olarak Tanrı’nın farklı yönlerini temsil eder.
B- Melek İnancı
Nusayrîlikte meleklerin sayısı bilinemez ve sekiz kutsal melek arşın üstünü taşır. Ayrıca, her bir gök katını temsil eden ve melek olan beş yetim figürü bulunmaktadır. Nusayrî inancına göre, Hz. Ali’nin çocukları Hasan ve Hüseyin, melekler olarak kabul edilir. Nusayrîler, melekleri de sembolik anlamlar yükleyerek yorumlarlar ve bunlar tinsel varlıklardır.
C- Vahiy ve Peygamberlik
Nusayrîler, İslam peygamberlerini Tanrı’nın mesajını ileten temsilciler olarak kabul ederler. Nusayrîlikte Vahiy, her bir peygamberin Tanrı’dan aldığı mesajı ifade eder ve Kur’an’a özel bir saygı gösterilir. Ancak, vahiylerin bâtınî anlamları vardır ve bu anlamlar, Nusayrîler tarafından farklı bir şekilde yorumlanır. Nusayrîlikte, peygamberlik figürleri de gerçeklikten ziyade nurdan varlıklardır; yani beden yerine nur özüne bürünmüş varlıklardır.
D- Tenâsüh ve Âhiret İnancı
Nusayrîlikte tenâsüh (ruh göçü) oldukça önemli bir inançtır. Bir insan öldüğünde ruhu başka bir bedene geçer. İyi yaşayan bir ruh, yüksek bir bedene, kötü yaşayan bir ruh ise daha düşük bir bedene geçer. Nusayrî inancında, ahiret tasavvurları geleneksel İslam’daki cennet-cehennem anlayışından farklıdır ve oldukça soyut ve müphem bir yapıya sahiptir.
6- İbadetler ve Pratikler
Nusayrîliğin ibadetleri, İslam’ın temel ibadetlerine benzer şekilde, ancak çok daha sembolik ve bâtınî anlamlarla yüklüdür. Bu ibadetlerin en bilinenlerinden biri bâtınî namazdır. Nusayrîler için namaz, sadece fiziksel bir ibadet değil, aynı zamanda Ali’ye yönelen bir manevi niyazdır. Namazda herhangi bir yönelme, özel bir mekân ya da duruş yoktur. Zekât, oruç ve hac gibi İslami ibadetler de kendi iç yorumlarıyla yapılır. Örneğin, oruç Nusayrîlerde sırları gizlemek ve ruhani bir arınma anlamına gelir.
7- Bayramlar ve Kutsal Günler
Nusayrîlikte bayramlar büyük bir öneme sahiptir. Bu bayramlar, hem toplu ibadetlerin gerçekleştirildiği hem de sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın sağlandığı günlerdir. Ramazan ve Kurban Bayramı gibi İslami bayramlar dışında, Nusayrîler ayrıca Gadîr (Hz. Ali’nin imam olarak atanması) ve Firâş (Hz. Ali’nin Peygamber’in yatağında uyuduğu gece) gibi özel günleri kutlarlar. Bu bayramlar, özellikle Nusayrîlerin yaşadığı bölgelerde topluluklar için önemli sosyal ve dini kutlamalar olur.
8- Ziyaretler ve Kutsal Mekânlar
Nusayrîler, vefat etmiş şahsiyetlerin kabirlerini veya kutsal kabul ettikleri mekanları ziyaret ederler. Ziyaretler sırasında genellikle buhur yakılır ve bazı dua ve sûreler okunur. Bu tür ziyaretler, bireysel ve toplumsal anlamda da önemli bir dini uygulama alanıdır.
Nusayrîlik, hem İslam’ın içindeki bâtınî akımlar hem de eski inanç sistemlerinin birleşiminden oluşmuş bir inanç yapısıdır. Zengin bir sembolizm ve mistik bir dünya görüşü ile şekillenen bu inanç, toplumlar arasında farklı inanç pratiklerine yol açmış ve günümüze kadar çeşitli yorumlara tabi olmuştur.
Nusayrîlik, tarihsel olarak içe dönük bir inanç yapısına sahip ve bu yüzden çok fazla dışa açıklama yapmamıştır. Ancak, özellikle son yüzyılda yapılan çalışmalarla birlikte, fırkaya dair hem geleneksel hem de modern literatürde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Burada, Nusayrîliğin dinî hiyerarşisi, fırkaya giriş süreçleri ve literatürü gibi temel konulara dair önemli noktaları özetleyeceğim:
9- Dinî Hiyerarşi ve Fırkaya Giriş
Nusayrîlik, belirli bir dinî hiyerarşiye sahip olup bu hiyerarşi, genellikle soy ve dini otoriteye dayalıdır. Nusayrî toplumunda büyük şeyh en yüksek dini otoriteye sahiptir ve Hz. Ali’nin yeryüzündeki yansıması olarak kabul edilir. Şeyh ise genellikle babadan oğula geçen bir makamdır ve toplumun dini ihtiyaçlarını karşılar. Nakibler ise şeyhlere yardımcı olarak eğitim alırlar ve dinî merasimleri düzenlerler. Neciblik ise daha çok yaşlı ve saygın kişilerin taşıdığı bir ara görevdir ve dinî hiyerarşide daha alt bir konumdadır.
Nusayrîlik, gizlilik prensibini benimsemiş bir inanç yapısına sahiptir. Bu nedenle, öğretiler sadece fırka üyeleriyle paylaşılır ve başkalarına açıklanması yasaktır. Kadınlar fırkaya dahil edilmez ve fırkaya girmek için erkek çocukların üç aşamalı bir eğitim sürecinden geçmesi gerekir. Fırkaya giriş, özel bir törenle yapılır ve sonrasında çocuklar, dini bilgilerini derinlemesine öğrenmek üzere dinî amcalarının yanına gönderilir.
10- Literatür ve Yayınlar
Nusayrîlik hakkında yazılmış eserler, genellikle içe dönük bir literatürle sınırlıdır. Erken dönemde Hasîbî’nin başlattığı telif çalışmaları, çoğunlukla gizli bilgilere dayalı küçük risâleler şeklinde olmuştur. Bu kitaplar, XIX. yüzyılın ortalarına kadar ilim dünyasınca genellikle bilinmemiştir. Fransız şarkiyatçıları, bu metinlere erişip üzerinde çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Özellikle Kitâbü’l-Mecmûʿ adlı eser, Nusayrîliğin temel inanç ve dua kitabı olup, fırka mensuplarının ezberlemesi gereken bir metin olarak büyük öneme sahiptir.
Nusayrîlik hakkında yazılan modern eserler, fırkanın içindeki yazarlar tarafından kaleme alınan metinlerle sınırlı değildir. Ayrıca, bölgedeki şarkiyatçılar ve akademisyenler de konuyu derinlemesine incelemişlerdir. Öne çıkan isimler arasında René Dussaud, Louis Massignon ve Meir M. Bar-Asher gibi şarkiyatçılar yer almaktadır. Bu akademik çalışmalarda, Nusayrîliğin tarihi, inançları, ritüelleri ve mezhebi detaylı şekilde ele alınmıştır.
11- Günümüzde Nusayrîlik Çalışmaları
Nusayrîliğe dair literatür, özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren artan bir şekilde yayımlanmıştır. Suriye ve Türkiye’den gelen yazarlardan bazılarının çalışmaları, fırkanın gizli inançlarını açığa çıkarmak ve dışa dönük soruları cevaplamak amacıyla yazılmıştır. Ancak, Nusayrîliğin gizliliği ve batınî doğası nedeniyle, dışarıdan yazılan çalışmalar çoğunlukla sınırlı bilgi sunmakta ya da zaman zaman yanıltıcı olabilmektedir.
Türkiye’deki önemli araştırmalar arasında Ahmet Turan’ın Hatay’daki Nusayrîler üzerine yaptığı doktora çalışması (1973), İnan Keser’in Nusayrîler: Arap Alevîliği (2002) ve Engin Sertel’in Dinî ve Etnik Kimlikleriyle Nusayriler (2005) gibi eserler bulunmaktadır. Bu eserler, Nusayrîliğin sosyal yapısını, kültürel özelliklerini ve dini ritüellerini incelemektedir.
Sonuç
Nusayrîlik, tarihi boyunca kapalı bir inanç yapısı benimsemiş ve geleneksel olarak dış dünyaya karşı çekingen bir tutum sergilemiştir. Ancak modern dönemde yapılan çalışmalar, fırkanın içsel inançlarını ve toplumsal yapısını daha geniş bir şekilde anlamamıza yardımcı olmaktadır. Nusayrîliğin dinî hiyerarşisi, gizliliği ve özel ibadet ritüelleri, onu diğer İslamî mezheplerden ayıran belirgin özelliklerdir. Bu literatür, hem Nusayrîler’in kendi inançlarını ifade etme biçimlerini hem de dış dünyadan yapılan incelemeleri kapsayan önemli bir kaynak oluşturur.
Nusayrîlik, tarihi boyunca pek çok zorluk ve dönüm noktası yaşamış, ancak varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Gelişen siyasi, dini ve toplumsal koşullar içinde farklı coğrafyalarda, özellikle Suriye’deki önemli yerleşim yerlerinde varlığını sürdürmektedir. Günümüzde, Nusayrîler arasında, geleneksel öğelerin modern yaşamla uyumlu hale gelmesi, toplumsal yapılarının evrimi ve özellikle inanç sistemleriyle ilgili tartışmalar devam etmektedir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.