35,5435$% 0.28
36,6473€% 0.01
43,5426£% 0.17
3.100,09%0,27
2.713,92%-0,01
9.866,73%1,30
Şükrün Sınavı: İmtihanı Kazanan ve Kaybedenler…
Hadis, Beni İsrail’den üç kişinin Allah tarafından nasıl sınandığını gözler önüne seren hikmetli bir kıssayı anlatır. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, insanları nimetleri inkâr edenler ve bu nimetlere şükredenler olmak üzere iki sınıfa ayırmış; bu farkı açıklamak için bu kıssayı bizlere aktarmıştır. Bu hadis, Buhârî ve Müslim’in Sahihlerinde yer alır ve Ebû Hüreyre (r.a.) (d. 603 – ö. 681) tarafından rivayet edilmiştir. Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- bu hadisi aktarırken Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu nakleder:
“İsrâiloğulları arasında üç kişi vardı: biri abraş (cilt hastalığı olan), biri kel, biri de kör. Allah Teâlâ bu üç kişiyi imtihan etmek istedi ve onlara bir melek gönderdi. Melek, her birine eski sıkıntılarından kurtulma ve bir nimet elde etme fırsatı sundu. Her biri dileklerini aldıktan sonra, Allah bu nimetlere nasıl muamele ettiklerini sınamak için melek aracılığıyla onları tekrar ziyaret etti. Neticede, içlerinden sadece biri bu imtihanı geçip şükredenlerden oldu, diğerleri ise nankörlük ederek nimetleri unuttular.”
وقد حدثنا الرسول – صلى الله عليه وسلم- عن هذين الصنفين من الناس ، الكافرين بالنعمة ، والشاكرين لها ، في القصة التي أخرجها البخاري و مسلم في صحيحيهما عن أبي هريرة رضي الله عنه أنه سمع رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول
بني إسرائيل وقصة الثلاثة: الأبرص والأقرع والأعمى (حوار باللغة العربية)
١. حوار الملك مع الأبرص
الملك: أيُّ شَيْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأبرص: لَوْنٌ حَسَنٌ، وَجِلْدٌ حَسَنٌ، وَيَذْهَبُ عَنِّي الَّذِي قَذِرَنِي النَّاسُ.
الملك: (يمسحه)
الملك: فَأَيُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأبرص: الإِبِلُ.
الملك: (يعطيه ناقةً عُشراء) بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا.
٢. حوار الملك مع الأقرع
الملك: أَيُّ شَيْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأقرع: شَعْرٌ حَسَنٌ، وَيَذْهَبُ عَنِّي هَذَا الَّذِي قَذِرَنِي النَّاسُ.
الملك: (يمسحه)
الملك: فَأَيُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأقرع: الْبَقَرُ.
الملك: (يعطيه بقرةً حاملاً) بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا.
٣. حوار الملك مع الأعمى
الملك: أَيُّ شَيْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأعمى: أَنْ يَرُدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصَرِي فَأُبْصِرَ بِهِ النَّاسَ.
الملك: (يمسحه)
الملك: فَأَيُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ؟
الأعمى: الْغَنَمُ.
الملك: (يعطيه شاةً والدًا)
.٤. حوار الملك مع الأبرص بعد النعمة
الملك: رَجُلٌ مِسْكِينٌ، قَدِ انْقَطَعَتْ بِيَ الْحِبَالُ، فَلاَ بَلَاغَ لِيَ إِلاَّ بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ. أَسْأَلُكَ بِالَّذِي أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ وَالْجِلْدَ الْحَسَنَ وَالْمَالَ، بَعِيرًا أَتَبَلَّغُ عَلَيْهِ فِي سَفَرِي.
الأبرص: الحُقُوقُ كَثِيرَةٌ.
الملك: كَأَنِّي أَعْرِفُكَ، أَلَمْ تَكُنْ أَبْرَصَ يَقْذَرُكَ النَّاسُ؟ فَقِيرًا فَأَعْطَاكَ اللَّهُ؟
الأبرص: إِنَّمَا وَرِثْتُ هَذَا الْمَالَ كَابِرًا عَنْ كَابِرٍ.
الملك: إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ
٥. حوار الملك مع الأقرع بعد النعمة
الملك: رَجُلٌ مِسْكِينٌ، أَسْأَلُكَ بِالَّذِي أَعْطَاكَ الشَّعْرَ الْحَسَنَ وَالْمَالَ، بَقَرَةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِي سَفَرِي.
الأقرع: الحُقُوقُ كَثِيرَةٌ.
الملك: كَأَنِّي أَعْرِفُكَ، أَلَمْ تَكُنْ أَقْرَعَ يَقْذَرُكَ النَّاسُ؟ فَقِيرًا فَأَعْطَاكَ اللَّهُ؟
الأقرع: إِنَّمَا وَرِثْتُ هَذَا الْمَالَ كَابِرًا عَنْ كَابِرٍ.
الملك: إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ.
٦. حوار الملك مع الأعمى بعد النعمة
الملك: أَمْسِكْ مَالَكَ، فَإِنَّمَا ابْتُلِيتُمْ، فَقَدْ رُضِيَ عَنْكَ وَسُخِطَ عَلَى صَاحِبَيْكَ..” متفق عليه.
الملك: رَجُلٌ مِسْكِينٌ، أَسْأَلُكَ بِالَّذِي رَدَّ عَلَيْكَ بَصَرَكَ، شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِي سَفَرِي.
الأعمى: قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصَرِي، فَخُذْ مَا شِئْتَ وَدَعْ مَا شِئْتَ. فَوَاللهِ لاَ أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ شَيْئًا أَخَذْتَهُ لِلَّهِ.
Türkçesi:
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre kendisi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:
“İsrâil oğulları arasında biri ala tenli (abraş), biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi.
Melek ala tenliye geldi:
– En çok istediğin şey nedir? dedi. Ala tenli:
– Güzel (bir) renk, güzel (bir) ten ve insanların iğrendiği şu halin benden giderilmesi, dedi. Melek onu sıvazladı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti. Melek bu defa:
– En çok sahip olmak istediğin mal nedir? dedi. Adam:
– Deve (yahut da sığır)dır, dedi. Ona on aylık gebe bir deve verildi. Melek:
– Allah sana bu deveyi bereketli kılsın! diye dua etti.
Sonra kele gelerek:
– En çok istediğin şey nedir? dedi. Kel:
– Güzel (bir) saç ve insanları benden uzaklaştıran şu kelliğin giderilmesi dedi. Melek onu sıvazladı, kelliği kayboldu. Kendisine gür ve güzel (bir) saç verildi. Melek sordu:
– En çok sahip olmak istediğin mal nedir? Adam:
– Sığır… dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Melek:
– Allah sana bunu bereketli kılsın! diye dua ettikten sonra körün yanına geldi ve :
– En çok istediğin şey nedir? dedi. Kör:
– Allah’ın gözlerimi iâde etmesini ve insanları görmeyi çok istiyorum, dedi. Melek (onun gözlerini) sıvazladı. Allah onun gözlerini iâde etti. Bu defa Melek:
– En çok sahip olmak istediğin şey nedir? dedi. O da:
– Koyun… dedi. Bunun üzerine ona döl veren bir gebe koyun verildi.
Deve ve sığır yavruladı, koyun kuzuladı. Neticede birinin vâdi dolusu develeri, diğerinin vâdi dolusu sığırı, ötekinin de bir vâdi dolusu koyun sürüsü oldu.
Daha sonra melek ala tenliye, eski kılığında geldi ve:
– Fakirim, yoluma devam edecek imkânım yok. Gitmek istediğim yere önce Allah sonra senin yardımın sâyesinde ulaşabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yolculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyorum, dedi.
Adam:
– Mal verilecek yer çoook, dedi. Melek:
– Ben seni tanıyor gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın zengin ettiği abraş değil misin? dedi. Adam:
– Bana bu mal atalarımdan miras kaldı, dedi. Melek:
– Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin, dedi.
Sonra melek, eski kılığına girip kelin yanına geldi. Ona da abraşa söylediklerini söyledi. Kel de abraş gibi cevap verdi. Melek ona da:
– Yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.
Körün kılığına girip bu defa da onun yanına gitti ve:
– Fakir ve yolcuyum. Yoluma devam edecek imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın sonra senin sâyende yoluma devam edebileceğim. Sana gözlerini geri veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum ki, onunla yoluma devam edebileyim, dedi. Bunun üzerine (eski) kör:
– Ben gerçekten kördüm. Allah gözlerimi iâde etti. İstediğini al, istediğini bırak. Allah’a yemin ederim ki, bugün alacağın hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım, dedi. Melek:
– Malın senin olsun. Bu sizin için bir imtihandı. Allah senden razı oldu, arkadaşlarına gazap etti, cevabını verdi (ve oradan ayrıldı). (Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10)
Bu kıssa, insanın nimet karşısındaki tutumunu ve imtihanların hayatın her döneminde var olduğunu hatırlatır. Şükür ve nankörlük arasındaki ince çizgi, insanın kalbindeki samimiyetle ölçülür. İsrailoğullarından üç kişisinin kıssası, insanların nimetlere nasıl sahip olduklarına ve onlara nasıl davrandıklarına dair önemli dersler verir. İnsanın nimetlere karşı şükretmesi, başkalarına minnettarlık göstermesi ve Allah’ın verdiği her şeyin kıymetini bilmesi, İslam’ın temel öğretilerindendir. Verilen nimeti inkâr ise bu değerlerin zıddı olup, Allah’ın gazabını hak etmek anlamına gelir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.