Her insanın başına bir takım belalar, musibetler ve hastalıklar gelmektedir. Hele teknolojinin gelişmesiyle bu musibetler daha da artış göstermektedir. Önceden araba kazaları yoktu, patlayıcılar yoktu, stres ve sıkıntı kaynaklı psikolojik rahatsızlıklar yoktu, ilaçlamayla meydana gelen hastalılar yoktu. Adeta sağanak halinde gelen bu bela, musibet ve hastalıklara karşı nasıl önlemler almalıyız? Bir tahlil yazısı değil ama bir makale çerçevesi içinde, ayet ve hadisler ışığında birkaç öneri sunabiliriz.

Kainatta yaşanan bütün olaylar ve varlıklar Allahın isim ve sıfatlarının tecellisiyle meydana gelir. Bu isim ve sıfatlarda celali ve cemali tecelliler vardır. Nimet, sağlık, rahmet, bahar gibi şeyler cemali tecelli, musibet, ölüm, hastalık, kış gibi olaylarda celali tecellilerdir. Hayatın devamı ve monotonluktan kurtulması da bu tecellilere bağlıdır. Çünkü bu zıtlıklar hareketi oluştur, hareketler de hayatın devamını sağlar.

Allah insanlara kabiliyetler vermiştir. Bu kabiliyetlerin gelişmesi ve insanın tekamülü için de kamçı gereklidir. Bu kamçı ise yaşanan musibetler ve zorluklardır. Aslında bu genel bir kuraldır. Hani kozasını delip çıkmaya çalışan bir kelebek vardır. Onu gören bir insan yardım olsun ve rahatça çıksın diye deliği genişletir. Kelebek kozadan kolayca çıkar ama uçamaz. Çünkü çıkarken zorlanacak ve uçma kabiliyeti gelişecekti olmadı.

Bela ve musibetlere kaştı paratonerlerimizden biri sadakadır. Bir musibetin ve belânın takdir edilip yazılması kader, belânın nüzulü kaza, sadakanın belâyı durdurması ise atadır. Atâ, Allah’ın şarta bağlı olarak, affı ile infazı kaldırmasıdır. Bu mesele kadere baktığı için belki üzerinde uzun durulması gerekir ama bu kısa makalede ona imkan yok. Ama Risale i Nur penceresinden bakarak meseleyi özetleyelim.

“Hadis-i şerifte varit olmuştur ki, Bazen belâ nazil oluyor; gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir. Şu Hadisin sırrı gösteriyor ki, mukadderat, bazı şeraitle vuku’a gelirken geri kalır.” Halk arasında da verilmiş sadakan varmış diye meşhur bir söz vardır. Sadakanın belayı defetmesiyle ilgili yaşanmış çok örnek vardır, yani tecrübelerle sabittir.

Dua bela ve musibetleri engelleyen diğer bir paratonerdir. Allah bizzat dua ile kendine sığınan bir insanı koruyabileceği gibi hafaza(koruyucu) melekleriyle de koruyabilir. Hz Yunus kavminden ayrılınca o beldeye bir musibet geliyordu. O beldenin halkı gelen musibeti fark edince dua dua yalvarmışlar ve tövbe etmişlerdir. Allah da bu musibeti kaldırmıştır. Sadece dua etmek değil, dua almak da bizim için önemlidir.

Almanya vize başvuru Amaçları

Sabır da diğer bir paratoner olarak düşünülmeli ve çok sabırlı olmalıyız. Hele asır suresinin özellikle bu asra hitap ettiğini düşünerek tavsiyesine mutlaka uymalıyız. Genelde musibet gelince sabır gösterilir diye bilinir ama insan sabırla birçok belayı engelleyebilir. Okyanus adlı dev bir lügati Arapçadan Türkçeye çeviren Asım efendinin bir hatırasını dinleyelim.

Talebeliğimde fırına ekmek almak için gittim. Sıra bana geldiği halde çalışan işçi bana ekmek vermiyor ve arkadakine veriyordu. Çok kızdım ve elime büyük bir taş aldım. Sonra aldığım eğitim gereği “bunun başına bir bela gelecek sebebi sen olma” dedim ve sabrettim.

Ertesi gün tekrar fırına gittim ama o işçiyi göremedim. Ne oldu ona diye sorduğumda, hasta yatıyor ölmek üzere ama ölemiyor dediler. Aklıma dünkü elime aldığım taş geldi. O taşı alıp yanına gittim ve alnına koydum. O zatın eceli o taşla imiş ve ruhunu teslim etti.

Diğer bir paratoner de iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek vazifesini yapmaktır. Bu vazifeyi yapmayan toplumlara bela ve musibetlerin geldiği bildiren rivayetler vardır. İnanan bir insan için önce inandığını yaşama sonrada tebliğ etme görevi vardır. Melekler iman ve yaşama vazifesini en iyi şekilde eda ederken insanın yaratılmasının nedenlerinden biriside tebliğ vazifesidir. Kısaca hizmet olarak ifade edilen bu vazife eda edilirse bela ve musibetlere paratonerlik yapacaktır. Yaşanmış örnekler için şefkat tokatları risalesine bakılabilinir.