Bela Ve Musibetlere Karşı Aktif Sabır

Bela Ve Musibetlere Karşı Aktif Sabır

Hiç şüphe yok ki, yüce Allah kullarını halk edip dünya’ya gönderince beraberinde de bir çok imtihan çeşidi vermiştir.Kimimiz ailesiyle, kimimiz para ile ve kimimiz de sağlık ile imtihana tabi tutulabiliyoruz. Eğer imani duygularımız ve yaşantı halimiz Allah’a yakın bir çerçevede geçiyorsa biz bunları lütuf olarak görür ve asla halimizden şikayetçi olmayız. Ama yok eğer imanımız zayıf ve İslami çerçevede yaşam tarzı sürdürmüyorsak Allah muhafaza şikayetler ve ardından da isyanlar gelecektir. Oysa bizler her türlü belaya karşı sabır göstermeli ve derdimizi, dermanını elinde bulunduran zatta havele etmeliyiz. Zaten başka çaremizin de olmadığını biliyoruz. Ama Allah muhafaza isyan edip şirke girerek kendimizi mahf edebiliriz. Bazen elimize, bir toplu ine batınca dahi acısından kıvranıp üzülürken, acaba bu dünyada imtihanı kaybedersek ahiret azabına nasıl dayana biliriz diye hiç düşündük mü?

Çünkü bizler için önemli olan, asıl yerin ahiret yurdu olduğunu asla unutmamız lazım. Ve başımıza, bize göre dayanamayacağımız bir imtihan gelince hemen Efendimizin (s.a.s.) çektiği sıkıntılar aklımıza getirip kendimizi teselli etmeliyiz. Ve bulunduğumuz halimize şükür etmeliyiz. Örneğin Eyüp (a.s.) kıssasından bahs edilince; Bütün vücudu yara bere içinde kalmış, adeta yaralarından kurtlar meydana gelmiş ve bu haliyle bile asla şikayetçi olmamıştır. İbadetlerini tas tamam yapıp en ufak bir eksiklik göstermemiştir. Rabbine el açıp “Ya rabi! Bana şifa ver.” dahi dememiştir. Çünkü biliyor ki o derdi veren dermanını da yine o verecektir. Ve bu sabrıyla imtihanı kazanmış bütün vücudu iyileşmiştir. İsyan etmeyerek ve halinden şikayetçi olmayarak ta Allah’ın rızasını kazanmıştır. Mesela, Hz.Yusuf (a.s) kendisine iftira etılmış ve yıllarca zindanda mahküm hayatı yaşamıştır. Ama o asla ‘’yarabbi ben suçsuzum beni neden bu hale soktun’’ diye şikayet etmemiştir. Ama akabinde bakıldığı zaman zindana atıldığı ülkede, hükümdar olacak kadar lütuflara mazhar olmuştur. İşte bizler zayıf ve aciz kullarız eğer Allah’tan gelen bir müsibet olunca ona karşı aktif sabır göstermeliyiz. Çünkü o imtihanın akabinde bizleri nelerin beklediğini bilemeyiz. Mesela Üstad Bediüzzaman hazretleri yıllarca hapishanelerde yatmış, yetmezmiş gibi sürekli sürgüne gönderilmiş,bunun yanında defalarca zehirletilmiş ama o asla pes etmemiş ve Allah’tan ümidini kesmemiştir. Bu kadar sabrına karşılık eğitim almadan Allah tarafından bir çok ilme vakıf olmuştur. Şu anda da Dünya’da milyonlarca insan onun eserlerinden faydalanır hale geldi.

Bazen de eşimiz çocuklarımız ve parayla imtihan olabiliyoruz. Aslında düşünüldüğü zaman hiç bir sıkıntı, hal edilmeyecek kadar zor değildir. Bazen isyankar bir eş olabiliyor. Bazen hayırsız bir evlat başımıza musallat olabiliyor. Ama bizler her iki durumda da elimizden geleni yaptıktan sonra gereğini Allah’a havale edip sabırlı olursak, hem onlardaki değişimi görürüz hemde sevabımızın katlanarak çoğaldığını his ederiz. Ama bazen durum böyle olmuyor ve bardağı taşıran son nokta diyerek ya boşanma yolları arıyoruz ya da şiddete baş vuruyoruz. Kazanmamız gereken bir imtihanı daha fazla günaha girerek külliyen kayıp edebiliyoruz. Örneğin bir koyun sürüsü ve çobanı düşünelim; çoban,koyunları otlatırken koyunlarından birisi uçuruma doğru ilerleyince onu geri çevirmek için bir taş alıp koyuna fırlatır ve o taş koyuna belki isabet edip acı verebilir. Peki bu duruma bakınca çoban koyunu sevmediği için mi acı veriyor. Bilakis çok seviyor ve uçuruma gitmesini engellemek için uyarıyor. İşte bizlerde bazen Allah’ı unutabiliyoruz buna karşılık rabbim kendini bize hatırlatmak için bazen küçük bazende büyük musibetler verebilir. Bize düşen ise bu verilen uyarıya karşı sabırla beklemektir. Bizi sevmediğini düşünmeden ve haşşa bizi unuttu ifadeleri kullanıp şirke girmeden beklemek lazım unutmayalım ki sabrın sonu selamettir. Kazanma kuşağında kaybedenlerden olmamak için de Allah’ı asla unutmamalıyız.

Kadir GÜNEŞ( kadir.gunes@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.