36,6297$% -0.03
40,0520€% 0.4
47,6121£% 0.36
3.528,68%0,36
2.997,92%0,45
10.862,14%0,20
Tarihî Gerçekler ve Belgeler Işığında Bir Analiz:
Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960), 20. yüzyılın önemli İslam âlimlerinden biri olarak, hayatı boyunca birçok zorlu süreçten geçmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesi’nde Rus işgalcilere karşı talebeleriyle birlikte mücadele ederken esir düşmüş ve Kosturma’ya (günümüzdeki adıyla Kostroma) götürülmüştür. Bu dönemde yaşadığı esaret ve firar hadisesi, günümüzde bazı çevreler tarafından tartışma konusu yapılmaktadır. Ancak bu iddialar, tarihî belgeler ve şahitlerin ifadeleri ışığında incelendiğinde, Bediüzzaman’ın Rusya’dan firar ettiği gerçeği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu makalede, Bediüzzaman’ın Rus esaretinden firarını, tarihî belgeler ve şahitlerin ifadeleriyle detaylı bir şekilde ele alacağız.
Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960), I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ruslara karşı savaşırken esir düşmüş ve Kosturma’ya götürülmüştür. Kosturma, Rusya’nın iç kesimlerinde yer alan bir şehirdir ve burada Osmanlı esirleri tutulmaktaydı. Bediüzzaman, burada esir hayatı yaşarken, diğer esirlerden farklı olarak daha münzevi bir hayat sürmüştür. Özellikle Tatarların camisinde ikamet etmesi, onun esaret döneminde de manevi hayatını devam ettirdiğini göstermektedir.
Hilal-i Ahmer (Kızılay) yetkilisi Yusuf Akçura (1876-1935)’nın hatıratında, Bediüzzaman’ın Kosturma’daki hayatına dair önemli bilgiler yer almaktadır:
“Kostroma Üsera Karargahı’nı ziyaret ettim. Vaktiyle işbu ziyaretimden bahis raporumda tafsilen arz ettiğim veçhile, zabitlerin ekserisi şehrin rakı imalathanesinde yerleştirilmişti. Fakat bazıları masrafı deruhte ederek şehirde istedikleri evlerde kira ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki üç kilometre bud ve mesafede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misafir olmuşlardır. Kürt ulemasından ve milis zabitandan bir zat da köyün camiinde ikamet ediyordu.” (Yusuf Akçura, Birinci Dünya Savaşı Sonunda İskandinavya’dan Sibirya’ya Hilâl-i Ahmer Hizmetinde, sh. 75-76)[^1].
Bu ifadeler, Bediüzzaman’ın esaret döneminde bile manevi hayatına önem verdiğini ve Tatarların camisinde ikamet ettiğini göstermektedir.
1917 yılında gerçekleşen Bolşevik İhtilali, Rusya’da büyük bir karışıklığa neden olmuştu. Bu karışıklık, esir kamplarında da kendini göstermiş ve esirlerin hareket alanı genişlemişti. Bediüzzaman, bu dönemde firar etmek için uygun bir ortam bulmuştu. Firarını bizzat kendi ifadeleriyle şöyle anlatmaktadır:
“İşte bu fakir, o tarih-i Arabide Rus esâretinde, tek başımla Petrograd’dan, bir ay şimal-ı şarkî tarafından firar edip çok enva-ı mehâlik varken, Rusça bilmediğim halde, bir muhafaza-i gaybiye altında pek çok bilâdı seyrü seyahat ettim. Ta Varşova, Avusturya tarikiyle İstanbul’a gelip, uzun bir daire-i arzda seyahat ettim.” (Osmanlıca Lem’alar, sh. 105)[^2].
Bu ifadeler, Bediüzzaman’ın firar sırasında büyük zorluklarla karşılaştığını, ancak ilahi bir koruma altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, firarın uzun ve tehlikeli bir yolculukla gerçekleştiği de anlaşılmaktadır.
Bediüzzaman’ın firarına dair iddiaları çürüten en önemli deliller, Osmanlı arşivlerindeki belgeler ve dönemin şahitlerinin ifadeleridir.
Son dönemde bazı magazin tarihçileri, Bediüzzaman’ın firarını reddederek, onun Brest Litovsk Antlaşması kapsamında serbest bırakıldığını iddia etmektedir. Ancak bu iddialar, belgelerle çürütülmüştür.
“Bediüzzaman’ın Rusya’dan firar etmesine itiraz eden yalancı magazin tarihçisine belgelerle cevap veriyoruz. Bediüzzaman’ın firarı, bizzat kendi ifadeleri ve dönemin şahitleri tarafından doğrulanmıştır. Bu iddialar, tarihî gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir.”[^6]
Ayrıca bu tür iddiaların, İslam âlimlerine yönelik bir karalama kampanyasının parçası olduğunu belirtilmiştir.
Bediüzzaman’ın Rusya’dan firarı, sadece kişisel bir kaçış hikayesi değil, aynı zamanda onun mücadelesinin bir simgesidir. Bu firar, Bediüzzaman’ın inancına ve davasına olan bağlılığını gösterirken, aynı zamanda onun stratejik zekâsını ve cesaretini de ortaya koymaktadır. Firar sonrası İstanbul’a dönüşü, onun Risale-i Nur eserlerini yazma sürecine de önemli bir katkı sağlamıştır.
Dipnotlar:
[^1]: Yusuf Akçura (1876-1935), Birinci Dünya Savaşı Sonunda İskandinavya’dan Sibirya’ya Hilâl-i Ahmer Hizmetinde, sh. 75-76.
[^2]: Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960), Osmanlıca Lem’alar, sh. 105.
[^3]: Prof. Dr. Ahmet Akgündüz (1955-), Bedîüzzaman’ın Rusya’dan Firârı.
[^4]: Necmettin Şahiner (1927-2005), Son Şahitler, c. I, sh. 88.
[^5]: Mehmet Arif Ölçen (1923-2006), Vetluga Irmağı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, sh. 79, 135-136.
[^6]: Prof. Dr. Ahmet Akgündüz (1955-), Bedîüzzaman’ın Rusya’dan Firârı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.