36,0003$% 0.08
37,1986€% 0.03
44,6375£% -0.02
3.359,46%1,56
2.900,92%1,43
9.871,40%-0,81
Din insan için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Her inanç sistemi, kendine gönül verenlerin, neye ve ne şekilde inanacaklarını, nasıl ibadet edeceklerini, neleri yapıp neleri yapmamaları gerektiğini bildirir. Nasıl ki evde, okulda, sokakta yani insanın olduğu her yerde kurallar ve kaideler var ve herkes bu çerçevelere göre hareketlerinde özgürdür. Bizim dinimizde de helaller ve haramlar; ilişkilerimizi, davranışlarımızı, yeme- içme alışkanlıklarımızı, alış- verişlerimizi, kılık kıyafetimizi, aslında her halimizin İslam’a uygunluğunun sınırlarını belirler.
Nu’mânî ibn-i Beşir (r.a)’den bir rivayete göre Peygamberimiz (s.a.s.) diyor ki:
“Allah’ın çizdiği sınırları almayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar:
“Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz” dediler.
Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için, alttakileri serbest bırakırlarsa, hep birlikte helak olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulurken de onları kurtarmış olurlar.”
Peygamberimiz(s.a.s.) çok güzel bir teşbihle haram işleyenleri , gemiyi delip batmasına sebeb olabilecek alt kattakilere benzetmiştir. Gemi batarsa sadece gemiyi delenler değil, bütün yolcular batar. Haram işlememek bir mü’min için çok önemlidir ama işlenen haramlara da engel olmamak çok büyük bir vebal olarak karşımıza çıkar. Demek ki emri bil ma’ruf nehyi anil münker vazifesi, toplumdaki ahlaki erozyonu önlediği gibi fertleri de korur.
Fakat günümüzde belki hürriyet yanlış yorumlandığından( herkes istediğini yapmak özgürlüğüne sahiptir) belki herkes kendinden sorumludur, bana ne başkasından (her koyun kendi bacağından asılır) türünden düşünceler yüzünden, belki dışlanma korkusundan tepkisiz bir toplum görüntüsü hakim.
Al-i İmran Sûresi 110. ayette Allah-u Teâla şöyle buyuruyor:”Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz.”
Bu ayet-i kerime de iyiliği emir ve kötülüğü nehyin hayırlı ümmet vesilesi olduğunu ne güzel anlatılmış.
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Hadis-i şerifi de nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini göstermektedir.
İyiliği emir, kötülükten alıkoyma vazifesi hepimizin vazifesi. Ama nasihatle, ikazla düzelmeyen iman ehli için, samimâne yapılan şu dualara ne diyebiliriz.
-Allah’ım, bedenimi o kadar büyüt ki, cehenneme benden başka kimse giremesin- diyen Hz. Ebû Bekir (r.a), – Milletimin imanını selamette görürsem, cehennemin alevleri arasında yanmaya razıyım- diyen Bediüzzaman Said Nursi hazretleri. Birincisi Asr- ı saadetten, ikincisi yakın zamandan birer tablo. Fedakarlığın zirve yaptığı bu veciz sözler arasında hiç fark görebiliyor musunuz?
Sadece ben değil, onlar da diyebildiğimiz zaman her şey çok daha farklı olacak.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.