39,4161$% 0.11
45,5946€% -0.4
53,6934£% -0.16
4.345,08%1,43
3.429,20%1,28
9.311,88%-2,19
09 February 2015 Monday
Yollar vardır yaratılanların önünde uzayıp giden. Kimi uzun kimi kısa. Mahlukatın nefesleri adedincesinden bahsedilir **Hakk**a giden.
Hedefe ulaştıran yol kıymetlidir. En kestirmeden götüren en Kıymetli olsa gerek. Yaratan istikamet üzere olanını anlatır Kitabın başında. Hemen akabindede sözü rehbere getirir ve onun özelliklerini ortaya koyar. Sonunda da yanlış yola gidenlerin yoluna değil diyerek bitirir Fatiha’yı.
Burada önemli bir nokta, Yolların rehberle gidilmesi gerekliliğidir. Yoksa 124 bin** peygamber** ve binlerce evliya, asfiya ve mukarrabin olur muydu insanlara rehberlik yapan. Yollar onlarla aydınlanır, kolaylaşır ve sonuna varılır. İncelikler onlarla keşfedilir, zorluklar onlarla aşılır.
Istikamet üzere olan yollar kurallarla ve belli disiplinlerle tezyin edilmiş süslenmiştir. Çetin imtihanlar konulmuş, sarp yokuşlar koşulmaya mecbur kılınmış yolcular. Rehbere uyanlar endişesiz uçarlar sonuca.
Dalalete sapanların yoluna gelince, rehber yoktur o yolda ya da şeytandır rehber orada. Giderken gayet rahat ve eğlenceli olan yolun sonu acı, ızdırap ve cehennemdir. Gel gör ki geçici rahatlık ve sınırsızlık bir anda insanoğlunu cezbetmekte, kucağına düşenlere de aman vermez. Elini kaptıran kolunu kurtaramaz. Hayatın bir yerinde bir ilahi inayet yetişmezse imdadına yolun sonu gayya olur.
Rehber ve klavuz yolun olmazsa olmazıdır. Basit bir dağ tırmanışında bile ihtiyaç duyuluyorsa, yolculukları kolay ve verimli hale getirmek için büyük yatırımlarla elektronik cihazlar üretiliyorsa ebediyet yolculuğunun tek başına olması düşünülebilir mi?
Rehberi gerçekse insanın yolda da mutludur insan sonuna vurmadan. Değişik tecelli dalga boyunda ilerlerken yolunda ya da biterken zaman bu dünya da zevk zemzemesi yaşar insan farklı duraklarda. Başa gelen bela, musibet ve sürpriz hadiseler anlayıp okuyabilene Yaradan dan bir hediyedir belki. Olgunlaştıran, üretmeye zorlayan, geliştiren ve muhasebe ufkuna ulaştıran birer mukaddes armağan.
Yaşadığı hadiseleri böyle değerlendiren insan zorluklarla mücadele azmi kazanır ve pes etmez, ertelemez, asla vazgeçmez. En önemlisi iradesiyle gelmediği hayatı iradesiyle terketmeye kalkmaz. Hak katında mukaddes olanlara saygıda kusur etmez. Canı cananı, ırzı namusu, malı mülkü tarumar etmez. Duygularından arınıp insanlığın dışına çıkmaz. Böyle olması öncelikle insani sonra da İslâmîdir.
Yol edep ve adabına mugayir davranma ise öncelikle bir nasipsizliktir. Günümüz dünyası bu nasipsizlikten öyle beslenmiştir ki ölçmek imkansızdır. Cehalet ve rehbersizlik ağında insanoğlu bir canavara dönüşmüş ve önü alınamamakta.** Müslümanlar**’ın yaşadığı toprakların durumu ortadadır. Eline bir alet alan sözde İslam adına başlıyor kesmeye. Hakim kendisi savcı ve cellatta kendisi. Arkada kalan mazlumların, mal ve mülkün sahibi de kendisi. Bu nasıl adalet ve düzen böyle. Bırakın insanlığı vahşi hayvanlarda bile böyle bir sistem yok. **Allah **sonumuzu hayreylesin. Yol yol değil kılavuzda rehber değil.
Ecdad noktayı koymuş aslında, “kılavuzu karga olanın…”. Durumumuz şimdilik bu. Yarınlar adına **Allah **kerim. Ümitler zirvede **Müslüman** gayret…
‘’Görülmez duvarlarla çepeçevre aklım
Ruhumun giydiği bedende mahpusum.’’
Hayatın en acı halidir mahpusluk. En çok da bir anlık gaflet atar insanı oraya. Pişmanlık derin olur ama faydası olmaz son anda. Oralarda geçen zaman en keskin tecrübedir insana. İçeridekilerin ‘Allah kurtarsın’dır temennisi birbirlerine. Çoğu zaman çıkarken olgunlaştığını hissettirir insana ve şöyle der: Yaradan bir daha düşürmesin.
İnsan çok derin bir varlık. Ayinesi Rahman’ın yeryüzünde. Fakat hakikate bakki o da mahpus bulunduğu yerde hiç farkında olmadan. Çok basit bir ten kafesinde. Hem de çok çürük. Fani, bir o kadar da hassas. Sıcaktan bunalan, soğuktan terleyen. Üç aşağı beş yukarı arasında. Dahasına yok mecali. O da sınırlı göstergeler arasında…
Kulun çok özellikleri var Halik’ından hediye. Püf noktası irade. İşin özü o ister Allah yaratır. Yaratırken de ölçü koyar Kitap’taki gibi. İyilikler benden kötülüklerse sana ait. Yani iradenin kullanımına göre netice.
Eskiden bu iradeyi müspette istimal kolaydı. Modern zaman da ise mangal gibi yürek lazım. Baksana halimize nelerin esiri kimlerin kuluyuz. Rahman’ın, sonsuzu kazan diye bahşettikleri, insan diye yaratılan tarafından nerelerde kullanılıyor. Neler verilip neler peyleniyor. Harcananla kazanılan arasında nasıl bir uçurum var. Deniz suyu içmiş gibi daha yok mu ufkunda yaşıyor insan. Şeytan saldıkça dürtülerini boşluklarına insanın, hareketlerin bir kısmı hobi diğer kalan da fobi olarak yansıyor dış dünyaya. Ve ben yapıyorum zannediyor zavallı insan.
Esaretler kol geziyor hayatlarımızda. Nelerin kıskacında değiliz ki: hayaller reklamlara ibadetler şekillere, geceler televizyona, ana babalar evladına, evlatlar akıllı telefona, idealler dünyalıklara, ifadeler diktelere, sözler yalanlara, gözler haramlara, kazançlar kirli çoklara, tebessümler menfaatlere, aşklar zevklere mahpus. Bu kadar esaretle sonsuz özgürlük mümkün mü siz karar verin.
Zamane kulları! Halimiz acınacak hal. Gaflet perdesi önce gözleri sonra da gönülleri kapladı. Vicdanlar duymaz oldu sızıları. Kimse bakmaz oldu kimsenin gözyaşına. Kitleler, haram helal ver Allah’ım garip kulun yer Allah’ım modunda.
Eskiler böyle durumları ifade için ‘çivisi çıkmış’ derler. Şimdilerde çıksa da çivisi zamanın merhameti sonsuzdur Yaradan’ın. Zorlukla beraber iki kolaylık halk etmiş kullarına. Habibi (sav) yüz şehit sevabıyla müjdelemiş sünnetini ihya edeni. Meşakkat çoksa bir işte mükafat da o nispette fazla olur sonuçta. Nihayetinde günümüz insanı da zor zaman da yaşıyor. Günahların korunup reklamının yapıldığı, sevapların bin bir meşakkatle edaya çalışıldığı, niyete ve iç derinliğe zaten değer verilmediği bir zamanda birlere binler veren Rab yetişiyor imdada. Azları çok eyleyen, zayıfları takviye eden, güçsüzlere güç veren, kendine güveneni mahçup etmeyen bir Rabbimiz var. İsteklere cevap veren, duaları işiten, sıkıntılının haline muttali olan, kısaca her şeye nigehban bulunan bir Rab. Hesaplardan dilediğini burada gören dilediğini ahirete bırakan. Ama mutlaka gören.
Ey zor zamanların zayıf insanı! Günahlarının ve esaretinin büyüklüğüne bakıp ümitsizliğe kapılma. Rabbinin af ve merhametinin sonsuzlunu gör ve ümidine sarıl. Hem de sımsıkı. Emrine boyun eğ, kalbini ona bağla ve seni kuşatan bütün esaretlere başkaldır. Bir’e kul olan başkasına olmaz de Mevlana gibi inle…
“Kul oldum, kul oldum, kul oldum!
Ben Sana hizmette iki büklüm oldum.
Kullar âzad olunca şâd olur;
Ben Sana kul olduğumdan dolayı şâd oldum.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.