38,5042$% 0.04
44,0268€% 0.27
51,6123£% -0.2
4.094,98%-0,24
3.307,95%-0,27
9.224,84%-0,88
07 November 2014 Friday
Taylasan Kelimenin sözlük manası omuzdan aşağıya sarkıtılan kıyafet, şal, demektir. Araplar bu kelimeyi yabancı veya acem olan kişiyi ifade etmek içinde kullanırlardı ve Ya İbn taylasan olarak ifade ederlerdi. Kelime aslı itibarı ile mureb arapçalaştırılmış bir kelimedir.
Hz.Enesin rivayet etmiş olduğu Hadis-i Şerif’te taylasan elbiseleri giyinmiş yetmiş bin Isfahan Yahudi’si Deccal’in emrine girecektir buyurulmaktadır. Taylasan Efendimiz döneminde Yahudilerin giydiği bir kıyafetti bunu ifade eden bazı hadisler vardır. Bir hadiste Hz.Enes Cuma günü insanlara baktığında taylasan giyinen insanlar gördü ve şöyle dedi sanki bu kişiler Hayber Yahudileri’dir.
Said’i hudri (ra)’in rivayet ettiği bir başka Hadisi Şerif’te Efendimiz ümmetimden yeşil veya nakışlı taylasan giyinmiş yetmiş bin kişi deccala tabi olacaktır denilmektedir.
**
Bu iki hadisi şerif iyi ele alınması gereken hadislerdir ve bazı noktalar bir araya getirilmelidir.**
**
1-**Taylasan giyinen Isfahan Yahudileri,
**
2-**Taylasan giyinen İslam ümmetinden olan kişiler .
Bu kişiler Yahudi olup Müslümanlardan gözüken kişiler olabilir veya Müslüman olup tüm yönleriyle Yahudileşmiş insanlar olabilir .
Hoşgörü ceza gerektirmeyen kusurlara göz yummak demektir. İslâm, prensip olarak affı, sevgiyi, hoşgörüyü ve uzlaşmayı tercih etmiştir. Müslüman’ın kendisi, ailesi ve çevresiyle uyumlu olması esastır. Yüce Allâh, her şeye gücü yettiği halde, insanların pek çok kusur ve hatasını bağışlamaktadır. Şu âyetler hoşgörülü olmayı öngörmektedir:”(Ey Peygamberim!) Allah’ın merhameti sayesinde, onlara yumuşak davrandın! Şâyet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et.” (Âl-i İmrân, 3/159).
İslâm’ın hoşgörü anlayışında aşırılık, haksızlık, zulüm olmadığı gibi, tabiî hakkından vazgeçmek ya da gerçek değerlerinden ödün vermek de söz konusu değildir. Hoşgörüde farklı fikir ve görüşlerin birbirilerine saygılı olma ve uyum içinde yaşamaya çalışma gayesi vardır. Buna göre; kötülüğün cezası, ancak dengi bir cezâ olabilir. Nefsi savunma, yasal bir haktır.
Fakat kişinin şahsına yapılmış bir kötülüğü affedip uzlaşması daha güzeldir. Allah haksızlık edenleri sevmez, affedip uzlaşanları sever ve ödüllendirir. Zira hoşgörülü olmak, insanları affetmek büyük meziyettir; büyüklerin işidir. Allah’ın elçisi hiçbir zaman nefsi için öfkeye kapılmamış, intikam almamıştır. Ancak Allah’ın yasaklarının çiğnenmesine ve adaletin bozulmasına da müsaade etmemiştir. Bu da gösteriyor ki hoşgörü, kişisel durumlarda olur, kamusal alanlarda dinî hayatta söz konusu değildir.
Asıl itibarı ile zaruri ihtiyacını karşılayamayacak kişilerin devlet tarafından bakım ve gözetimi yapılmalıdır.
Dinimizde meslek haline getirilmiş dilencilik, yasaklanmıştır.
Ancak belli durumlarda meslek haline getirilmeden zaruret miktarınca yapılabilir oda şu durumlardır.
Kişi ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede fakir bulunuyor ve ilgili makamlar tarafından bakımı yapılmıyorsa, akraba-i taallukatı ve komşuları tarafından bakımı yapılmıyorsa yapılabilir.
Onun dışındaki durumlarda ayet ve hadislerde bu konularla alakalı bilgiler verilmiştir.
Kur’an’da da dilencilik insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir tutum olarak değerlendirilmiştir (Bakara, 2/273). Ancak, ihtiyacı olanın zenginlerin mallarından belli bir miktar hakkı olduğu bildirilmiştir. (Zâriyât, 51/19; Me’âric, 70/25) Hz. Peygamber’e hitaben de “isteyeni azarlama” buyrulmuştur. (Duhâ, 93/10) Diğer bir âyette ise iyi bir mü’minin özellikleri arasında ihtiyacından dolayı isteyenlere malından vermesi hususu da sayılmıştır. (Bakara, 2/177)
Hz. Peygamber, yeni Müslüman olan bazı kimselerden Allah’ın birliğine inanıp O’na ibadette bulunmaları ve namaz kılmaları yanında dilencilik yapmayacaklarına dair söz almıştır. (Müslim, zekât, 108; İbn Mâce, Cihat, 4; EbuDavud, zekât, 27) Ayrıca hadislerde şeref ve haysiyetini koruyan fakirle yoksulluğunu istismar eden ve dilenmeyi bir kazanç yolu görenler arasındaki ahlâkî farka dikkat çekilmiş, (Müslim, Zekât, 102) elinin emeğiyle geçinme imkânı varken dilenenlerin, özellikle mal biriktirmek için avuç açıp isteyenlerin aslında cehennem ateşi talep ettikleri bildirilmiş, (Müslim, Zekât, 105) bunların dünyada yüzsüzlük ederek dilenmelerine karşılık ahirette yüz etleri soyulmuş olarak Allah’ın huzuruna çıkacakları ifade olunmuştur. (Buhârî, zekât, 52; Müslim, zekât, 103, 104) İnsanlar da dâhil olmak üzere bütün canlıların rızkının Allah tarafından verileceği (Hûd, 11/6) bilincinde olan bir Müslüman dilencilik yapamaz, yapmamalıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.