36,0035$% 0.09
37,2355€% 0.13
44,7347£% 0.18
3.354,82%1,42
2.904,88%1,56
9.890,53%-0,61
Dünya nüfusunun belki çok az bir kısmı buzullar, uzun karanlıklar ve uzun günlerin olduğu bu coğrafyalarda yaşıyor. Ama alem şümul bir din olan islam ve ona inanan müslümanlar asırlardır bu coğrafyalarda yaşıyor ve ibadetlerini buralarda ki vakitlere göre yapmaya çalışıyorlar. İslam alimleri eski dönemden günümüze M. Hamidullah (1908-2002) gibi bu konuları enine boyuna tartışmış ve bir sonuca varmışlar.
İslâm’ın bu hususta bir şey deyip demediğini kısaca arz edelim. Şurası muhakkak ki, hiçbir noktada açıklık bırakmayan İslâm bu mevzuu da ihmal etmemiştir. Evet bu husus bir hâdise münasebetiyle, ta ilk asırda vuzuha kavuşturulmuştur. İmam Müslim’in (821-875) Sahih’i ile, Ahmed b. Hanbel’in (780-855) Müsned’inde, Efendimiz’le ashabı arasında şöyle bir müzakerenin cereyan ettiğini görüyoruz. Peygamberimiz:
“Dinden dönüldüğü zaman, Deccal çıkar. O, şarktan zuhur eder ve kırk günde, yeri bir baştan bir başa dolaşır. Onun bir günü sizin bir seneniz… Ve bir günü de vardır ki, bir ayınız; diğer bir günü bir haftanız; sair günleri ise sizin günleriniz gibidir.” Sahabi sorar: “Miktarı bir sene olan o günde, bir günlük namaz yeter mi?” O cevap verir:
«لَا أَقُولَ ذَلِكَ تُقَدِّرُونَ لَهُ، تُقَسِّمُونَ زَمَنَهُ، كَمِثَلِكُمُ»
“Hayır, takdir ve hesap edersiniz.”(Müslim, fiten 110; Tirmizi, fiten 59; Ebû Dâvud, melâhim 14)
Yani, bütün bir gece ve gündüz olan ayları ve haftaları yirmi dört saatlik günlere böler, ibadetinizi ona göre yaparsınız.Aslında bu hadise de, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) bir hadis-i şerifi bağlamında ibadetlerin zamanlarının nasıl hesaplanacağına dair genel bir kural anlatılmaktadır.
Bu metin şunu ifade eder: Deccal’in zuhur edeceği dönemde, zaman ölçüsünde farklılıklar olacak; bazı günler bir yıl, bir ay ya da bir hafta kadar uzun sürecek. Bu durumda, namaz vakitlerinin hesabı için doğal gün-dönüş sürelerinden değil, takvimsel ya da düzenlenmiş bir vakit planından hareket edilir. Hadiste, «لَا أَقُولَ ذَلِكَ تُقَدِّرُونَ لَهُ، تُقَسِّمُونَ زَمَنَهُ، كَمِثَلِكُمُ»Hayır, takdir ve hesap edersiniz” denilerek, Müslümanların bu konuda vakitleri kendi standart ölçülerine göre bölebilecekleri ifade edilmektedir.
Yani, gece ve gündüz gibi uzun süreli periyotlar içinde, vakitlerin günlük sisteme uygun şekilde ayarlanması önerilir.
Bu temel prensip, İslâm hukukçuları tarafından geliştirilmiş, yorumlanmış ve herkesin anlayacağı bir sistem hâline getirilmiştir.
Fukahanın Yorumları:
Mesele fukahânın (İslam hukukçuları) eline geçince, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde, Şafiî’nin (767-820) “el-Ümm” kitabından, mezhebindeki “Minhac”a kadar ve Hanefîlerin kadim kitaplarından “Tahtâvî” (1810-1865) hâşiyesine kadar, üzerinde durulmuş ve işlene işlene herkesin bileceği, anlayacağı bir mesele hâline getirilmiştir.
Bu mevzu, vakitlerin namaza sebep olması bahsinde ele alınır ve izah edilir. Biz bu mevzuda sadece meselemizle alâkalı kısma temas edeceğiz.
1- Vakitler, namazların sebepleridir. Vakit bulamayınca, namaz da farz olmaz. Meselâ, bir yerde yatsının vakti tahakkuk etmiyorsa, yatsı namazı da farz olmaz.
2- Ama bu, günün bir vaktinin bulunmadığı yerler içindir; yoksa Deccal hadisinde anlatıldığı gibi, senenin büyük bir kısmı gece veya gündüz olduğu yerlerde, o uzun gün veya geceyi, günlerimiz ve gecelerimiz ölçüsüne göre bölüp, hesap ve takdir etmekle vazifelerimizi yerine getiririz.
3- Yani o mıntıkaya en yakın yerin imsakiyesini kullanarak, mevcut gece ve gündüzü, belli bölümlere ayırıp, geceleri, gecede yapılan ibadeti, gündüzleri de, gündüz yapılan ibadeti eda ederiz.
4- Tıpkı yeme, içme, yatma ve kalkmada, tabiî ve fıtrî olarak bu parçalama işini yaptığımız gibi…
Evet aylarca güneşin batmadığı ve doğmadığı yerlerde, fıtrat kanunlarına karşı nasıl iki büklüm isek, oruç, namaz ve hac gibi ibadetlerde de, yaşadığımız hayata hemâhenk, uyumlu olarak, aynı âhengi muhafaza etme mecburiyetindeyiz.
Hâsılı, diyebiliriz ki, İslâm, bu hususu da kat’iyen ihmal etmemiş, kutuplara en yakın yerlerden, beş vaktin tahakkuk ettiği bir daireye ait evkat cetvelinin kullanılması prensibini getirmiştir.
1- O da vaktin bulunmadığı yerde namazın da tahakkuk etmeyeceği hususudur. Evet, gerçi vakitler namazlara sebep gösterilmiş ise de, namazın hakikî sebebi Allah’ın emridir. Binaenaleyh, vaktin tahakkuk etmediği yerlerde dahi başka bir vakit içinde o namazın kaza edilmesi ihtiyata muvafıktır.
Vakit Bulunmayan Yerlerde Namaz
Bu konuda bazı önemli hususların ele alınması gerekmektedir. Zira zamanın farklı algılandığı ve günlük vakitlerin birbirine karıştığı özel şartlarda, namazın vaktinin nasıl belirleneceği ve uygulanacağı büyük bir sorudur. İşte bu meseleye dair daha geniş bir açıklama:
Ki, bazı alim cemaat ve cemiyetler vakit girmediği için yatsı namazının düştüğünü ifade ediyorlar. Doğru İslâm’da vakit, namazın farz olmasında belirleyici bir unsurdur. Vakitlerin düzenli bir şekilde var olduğu yerlerde, namazın farz olduğu bir zaman diliminde yapılması beklenir. Ancak vaktin hiç bulunmadığı yerlerde, örneğin kutuplarda olduğu gibi, namazın zaman dilimlerinin geçerliliği söz konusu olmayabilir. Burada önemli olan, namazın esas sebebinin Allah’ın emri olduğunun unutulmamasıdır. Yani vakitlerin hiç var olmadığı bir yerde, o namazı kılmak farz değildir, fakat başka bir zaman diliminde o namazın kaza veya eda edilmesi, ihtiyata uygun bir davranış olacaktır. Namazın vakitlerine bağlılık, aslında Allah’ın koyduğu nizamın bir gereğidir. Bu tür yerlerde namazların, mevcut zaman dilimlerinin ölçüsüne göre düzenlenmesi ve uygun zamanda eda edilmesi önerilir ki hadisten ”takdir edersiniz”ifadesinden bunu anlıyoruz.
İslâm, evrensel bir din olarak, her yerde ve her zaman yaşanabilir bir ibadet düzeni getirmiştir. Vakitlerin bulunmadığı yerlerde, daha önce belirlenmiş bir takvime uygun olarak namazlar kılınabilir. Bu, belirli bir yerel düzenin ihlâl edilmeden, İslâm’ın emirlerine uyulması adına yapılan bir düzenlemedir. İbadetlerin doğru ve düzenli bir şekilde yapılabilmesi için, yaşanan yerin takvimine uymak, hem pratik hem de dini açıdan önemlidir. Özellikle kutuplarda, uzun günler ve uzun geceler olduğu için, belirli bir takvim üzerinden hareket etmek, namazların düzenli bir şekilde yerine getirilmesi için önemli bir çözüm sunar. Böylece, İslâm’ın belirlediği ibadet süreleri, orada yaşayanların günlük hayatına uygun şekilde düzenlenmiş olur.
Herhangi bir özel durumda, örneğin kutup bölgelerinde, namazın vakitleri ile ilgili olarak farklı görüşler ve uygulamalar olabilir. Bu gibi durumlarda, müslümanların ihtilafa düşmeden ve birbirini üzmeden hareket etmeleri önemlidir. İslâm, toplumsal huzurun ve birlikteliğin korunmasına büyük önem verir. İhtilaflar, İslâm toplumunun birliğini zedeleyebilir ve dini mükellefiyetlerin yerine getirilmesinde zorluklara yol açabilir. Bu nedenle, farklı uygulamalar söz konusu olsa bile, bir uzlaşı yolu bulunmaya çalışılmalı, inanan her kişi kendi inancına göre en uygun çözümü bulma ve dinini yaşama adına gayret etmelidir.
Kışın kısa, yazın ise uzun günler nedeniyle yaşanan zaman problemleri, namazların düzenli kılınmasını zorlaştırabilir. Ancak İslâm, bu tür durumlar için kolaylaştırıcı çözümler de getirmiştir. Kısa günlerde ve uzun günlerde namazlar, bazı durumlarda cem edilerek kılınabilir.
Cem etme; bir namazın vakti girmeden, diğer namazın vakti de girmeden önce iki namazı birleştirerek kılma cem’i takdim, yada diğer namaz vakti girdikten sonra önceki namazla vaktin namazını kılarak cem’i te’hir yapılabilir, anlamına gelir. Bu yöntem, özellikle kısa olan günlerde zaman darlığı çeken kişiler için büyük bir kolaylık sağlar. Namazların cem edilmesi, farz ibadetlerde de geçerli bir kural ve ruhsattır. Bu uygulama İslâm’ın kolaylaştırıcı yönlerini ve zamanın kişiye uygun hale getirilmesi prensibini göstermektedir.
Sonuç olarak, vakitlerin tamamen kaybolduğu veya belirgin olmadığı yerlerde de İslâm, müslümanların ibadetlerini eksiksiz yerine getirebilmeleri için çeşitli pratik çözümler sunmuştur. İslâm’ın esnek yapısı ve evrensel yaklaşımı sayesinde, her türlü mekânda ve zamanda müslümanlar, Allah’ın emirlerine uygun bir şekilde ibadetlerini yerine getirme imkânı bulmaktadır. Bu da İslâm’ın ne kadar kapsamlı ve insana hitap eden bir sistem olduğunu ortaya koymaktadır.
Namaz vakitlerinin belirlenmesinde genel kaide, güneşin pozisyonunun referans alınmasıdır. Ancak kutuplara yakın bölgelerde, özellikle gece ve gündüz uzunluklarının aşırı derecede farklılık gösterdiği dönemlerde, bu hesaplamaların uygulanması zorlaşabilir. Farklı namaz vakti hesaplama metotları:
Kasım ayı ile Şubat ayı arasındaki dönemde, sabah namazı vaktinin geç saatte girmesi (saat 07:15’ten sonra), bazı kişilerin işe veya öğrencilerin okula gitme saatlerine denk gelmektedir. Bu durum, namaz kılamama gibi bir soruna yol açabilir.
Bu çerçevede, şu tarih aralıkları için şu uygulama mümkün hale gelir:
2 Şubat itibariyle normal imsak vakti yeniden baz alınabilir. (Bir bilgi olarak: Bu ruhsat ile, Muslim World League’in hesaplama metodu baz alındığında, 21 Kasım – 1 Şubat tarihleri arasında sabah namazı saat 07:15’ten itibaren kılınabilir. Farklı şehirler için bu saatte +/- 5 dakikalık farklılıklar olabilir.)
Haziran ayı ile Temmuz ayı arasındaki dönemde, günlerin uzamasıyla, akşam namazı giriş saatleri gece saat 23:00’ten sonraya kadar sarkmakta ve 20 saatten uzun süren gündüzler yaşanmaktadır. Bu durum, ertesi gün okulu olan öğrenciler ve erken işe başlaması gereken kişiler için (sabah namazının da erken saatte kılınacağı düşünüldüğünde) namazların edasında uygulamada ciddi zorluklara sebebiyet vermektedir.
Bu açıdan, şu tarih aralıkları için şu uygulama mümkün hale gelir:
22 Temmuz tarihi itibariyle tekrar takvimdeki akşam namazı giriş vakti baz alınabilir.
Kutuplara yakın bölgelerde yaşayanlar için, şartlara uygun olarak kolaylık sağlayan uygulamalar dini çerçevede mümkün hale getirilmiştir. Bu ruhsatlar, bireylerin ibadetlerini daha rahat, dengeli ve aksatmadan yerine getirebilmelerine yönelik birer kolaylık niteliği taşımaktadır. Ayrıca bu uygulamalar, ibadetlerdeki zorlukları azaltarak, ruhsatın hikmetine uygun bir şekilde hayata geçirilmesini sağlamaktadır.
İşin en doğrusunu Allah bilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.