36,8615$% 0.31
40,3243€% 0.12
47,9150£% 0.24
3.590,33%0,30
3.037,87%0,12
10.802,23%-0,55
Hem lig, hem Şampiyonlar Ligi, hem de Türkiye Kupası’nı aynı anda başarılı bir şekilde götürebilecek Türkiye’deki tek takım Galatasaray’dır. Aldığı galibiyetler hem mantık planında büyük düşünmeyi öğretmiş ve ilkleri başarabilmiş olması onu güçlü kılmıştır. Bu 3 kulvarda da başarılı olabilen Galatasaray aynı zamanda Milli Takım’ı başarıdan başarıya sürüklemiştir.
Zor oyunu bozar demişler. Her üç kulvarda da zirveyi arzular ve ona göre hedefleri koyup çalışırsanız hedeflerinizin en az ikisinde mutlak başarı üçüncüsünde de azımsanmayacak bir başarı elde edersiniz.
Genelde bu düşünceyle hareket eden Cim bom bu sezon mantalite değiştirdi. Bu iş zor dedi, lig önemli, uzun sürdüğü için ve Türkiye’de daha çok kişiye hitab ettiği için asılalım. Kupada elbette yarı final veya final olur, Şampiyonlar Ligi’nde de üçüncülük olursa iyi olur. Arasıra Uefa maçlarına çıkarız, hem kendimizi hem de taraftarımızı rahatlatırız diye düşünmüşler. Hafta içinde Prandelli’nin; “beni buraya mantık değişikliği için getirdiler, mantık değişikliği bir anda olmaz sabretmeniz lazım” dediği mantık bu mantık olsa gerek. Bu mantık Galatasaray’ın 3 hedefinden de olmasına sebep olabilir. Hattâ Şampiyonlar Ligi hedefinden uzaklaştı bile. Tarihinin en kötü sayılamayacak kadrosu ile tarihinin en kötü sezonlarından birini geçiriyor.
Anderlecht teknik direktörü maçtan önce “bize beraberlik yetiyor, beraberlik için oynayacağız ama galibiyet olursa ne ala” türünden açıklamalar yaptı. Yani sahaya galibiyet için çıkması gereken takım Galatasaray ama ortada ne bir futbol ne bir pas trafiği ne doğru dürüst bir atak vardı. Maç adına tuttuğumuz istatistikler Burak’ın kaçırdığı toplar, ofsayta düştüğü pozisyonlar ve yapılamayan pas trafikleri idi.
Nitekim maça hızlı başlayan Anderlecht güzel ataklar yakaladı. Herşeye rağmen şans yine yanımızdaydı. Çünkü iki defa direğe çarpan top Muslera’nın ellerinde kaldı. Tabiî şans her zaman yaver gitmez biraz sizinde katkıda bulunmanız gerekir. Melo’nun sönük kalan gayretleri dışında oyuna katkı sağlayan hemen hemen hiçbir Galatasaraylı futbolcu yoktu sahada.
Oyuna katkıda bulunamayan Galatasaray devrenin sonuna doğru ilk golü yedi. İlk yarıda yenen 3 de sarı kart vardı. Bu sarı kartlar takımın gerginliğinin işareti idi. Tabi futbol gerginlikle değil, sükunetle akıl mantık ve kasların çalışması ile oynanan bir oyun.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur, atasözünde olduğu gibi birinci devre oynanan futbol ikinci devreyi işaret eder gibiydi. Galatasaray teknik anlamda değerlendirmeye ihtiyaç bırakmayacak bir maç daha oynadı ve yeni bir hezimete imza attı. Teselli olabilecek tek şey 4 gol yenmemesi olabilirdi. Real Madrid’e 4 gol atıp kök söktüren bir takımdan Anderlecht’ten 4 yemediğine sevinen bir takım haline geldik! Emeği geçenlerin eline sağlık!
Bu duruma kim müdahale edecek Galatasaray’a aslan olduğunu kim hatırlatacak bilemiyorum ama bu gidiş gidiş değil. Galatasaray hem kendini hem taraftarını hem de ülkenin milli Takımını yıpratıyor. Artık çaycıların işine son veren bir yönetim anlayışından takımın her derdi ile ilgilenip çözüm bulan bir yönetim anlayışına doğru ilerlemek gerekir.
Abdurrahim Albayrak’ın, Prandelli’ye karadeniz yemeklerinin hikayesini anlatmak yerine Galatasaray ruhunun özelliklerini anlatması, bu takımın 25 milyon taraftarın olduğunu ve bu taraftarın galibiyet beklediğini söylemesi gerekiyor. Mantaliteyide negatife doğru değiştirmek yerine, pozitife doğru değiştirmesi gerektiğini, mümkünse bunu başka bir takımda denemesi gerektiğini özellikle vurgulaması gerekir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.