Antalya; Falezler üzerindeki cennet

0

BEĞENDİM

0

Falezler üzerinde yükselen eski bir medeniyet şehridir Antalya. Dünden bugüne içinde barındırdığı güzelliklerle bir huzur limanı olmuştur. Kendinden kaçmak isteyenlerin, kendilerine ulaşabileceği, tarih, medeniyet, deniz ve güneş düşüdür.

Akdeniz’le Anadolu’nun başkaldıran dağlarının sürekli sürtüşmesinden oluşan girintili ve çıkıntılı sahil şeridine düştük. Yol sahil boyunca uzayan bir yılın gibi kıvrıla kıvrıla sahil şeridini takip ediyor. İçimizdeki deniz ve güneş merakını virajlarda savrularak yaşıyoruz.
Selçuklu Sultanlarının ve de bu gün para krallarının yazlık diyarı Alanya’ya kadar virajlar hız vermiyor bizlere.

Antalya’ya vardığımızda bizi dev beton bloklar karşılıyor. Her şeyin turizme endekslendiği şehirde şehrin özelikle Lara, Kundu olarak bilinen yeni yerleşim bölgelerinde oteller işgali var. Doğanın beş yıldızlı katilleri oteller dumansız fabrika olarak adlandırılsalar da, aynı zamanda ruhsuz bir doğa canavarı olmuşlar.

Estetikten yoksun bu ruhsuz beton bloklarını aşıp kendimizi eski Antalya’nın iç kale olarak adlandırılan geçmişinin huzuruna bırakıyoruz.

Antalya Bergama Kralı II. Attalos ( M.Ö 159-138 ) tarafından bir liman şehri olarak kurulmuş. Kralın adından dolayı Attaleia olarak adlandırılmıştır. Lykia, Pamphylika isimlerini de kullanmıştır bir süre. Selçuklu, Hamitoğulları ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. Osmanlılar ona “Adayla” sonraları da “Antalya” ismini vermiştir.

Antalya’nın merkezine geldiğimizi şehrin sembolü olan Saat kulesi, Yivli minareyi uzaktan gördüğümüzde tarihin ruhunun bizi karşılamak için beklediğini görüyoruz.

İnciyi içinde hapseden bir mercan gibi, denizden koparıp liman yapmışlar küçük koyu. Korsanlara, düşmanlara karşı denize karşı yükselen surlar ve gözetleme kuleleri şimdilerde uzak limanlardan gelecek posta güvercinlerinin yolunu gözlüyor.

Limana giren her tekne gün batımı ile tebessüm getiriyor şehre. Limandan dalga dalga çıkan her tekne ise huzura götürüyor yorgun insanlar Bir zamanlar şehrin kalbi olan liman turizm amaçlı geziler düzenleyen teknelerle doldurulmuş.

Limandan şelalelere, mağaralara, güneşin denizle kucaklaştığı sahillere tarihe doğaya, maviye, yeşile tekne turları düzenleniyor.

Limanın etrafını çay bahçeleri, lokantalar kafeler kuşatmış eski korsanların yerine. Tophanede çay bahçesinde içtiğimiz bir bardak çayın sıcaklığı, denizden esen rüzgârın ılıklığı, yaz sıcağını ve günün yorgunluğunu üzerinden alıyor insanın.

Eski ahşap Antalya evlerinin kiremitlerine düşen akşam güneşinin ışık hüzmeleri baştan çıkarır tophaneden limana karşı akşam yemeğini yiyenleri.

Martı beyazı renkleri ile zamana direniyor eski evler. Ahşap pencerelerin balkonlarından sarkan çiçekler bizi eski zamanların komşuluklarına götürüyor. Hele sokağa sanki başını uzatmış evlerin cumba altından gelip geçene görsel bir şov sunarken, eski dostlarının yolunu gözler gibi sokağın sonuna bakıyorlar.

Tophane meydanına çıkıp, saat kulesini, yivli minareyi, gökyüzüne sonsuz çağrıyı ulaştıran minareleri izlemek, hele akşam saatleri insanı büyülüyor. Eski kale içine çatıdan bakıyor gözler. Eski sokaklarda eskisi gibi kapı eşiklerinde oturan mahalle kadınlarını görmek mümkün değil. Bunun yerine eski Antalya, evleri, sokakları, limanları ile turizme odaklanmış. Evler, hediyelik eşya, halı kilim, bar, kafe, lokanta, pansiyon, küçük oteller haline getirilmiş.
Eski mahalleler turizme açılmakla mahalle olma özelliğini kaybetse de, turizm sayesinde bakımlı, restorasyonu yapılmış hayata hala gülümseyebiliyor.

Her an turizmle canlılığını sürdüren eski Antalya evlerinin içerisinde kıvrıla kıvrıla yükselen yivli minare, yanında medrese, hemen ötesinde ulu camii ve Mevlevihane özelikle Selçuklu izlerini günümüze yansıtıyor. Türbelerinde bulunduğu bu tarihi ve mana mekânlarının yanında yükselen müzikle insanlar eğlense de eserlerin ıstırap çektiği görülüyor. Türbelerinde sonsuz huzur arayan ecdadın ruhu, türbe gölgesinde sevgililerle sarmaş dolaş kaldırılan kadehlerle inciniyor.

Huzurun ve hüznün zirveye ulaştığı eski kale içi olarak bilinen Antalya’dan her yanı mağazaların sardığı geniş caddeler ruhumuzu daraltıyor.

Sahili falez olarak adlandırılan keskin kayalarla kaplı Antalya sahillerinin düze çıkan Konya altı ve Lara plajları meraklılarının denize girmelerine imkan sağlıyor.

Antalya ekmeğini turizmden çıkartınca tüm doğal ve tarihini de turizmin hizmetine sunuyor. Antalya bölgesinde yirmi fazla şelale insanları kendisine çağırıyor. Kurşunlu, düden, Manavgat şelaleleri bu suyun yüksekten düşüşü ile doğal bir su musikisi çalıyor ziyaretine gelenlere.

Antalya’nın en büyük özeliklerinden biriside her yanını antik kentlerin kuşatması. Nerede ise yükselen her tepede, bir antik kent bulmak mümkün. Olbia, Perge, Phaselis, Sillyon, Termessos bunlardan bazıları.

Karaya sokulan koylarda yaz aylarında her koyda demir atmış teknelerin dalgalarla nazlı nazlı salınışı görmek mümkün.

Son dönemlerde motor, jeep safarileri, rafting yerli ve yabancı ziyaretçiler açısından ilgi ile karşılanan macera ve heyecan merkezleri olmuşlar.

Ruhumuza demir atan bir huzurla ayrılıyoruz Antalya’dan. Hangi limanda eğlenir gönül, hangi denizde dalgalanır, hangi limanda yeniden durulur bunu rotaların isabetine ve dalgaların insafına bırakıyoruz.

HASAN MAHİR/ Bedirhaber