Bedir Haber

Allah ve onun gönderdiklerine tüm kalpten iman eden

Allah ve onun gönderdiklerine tüm kalpten iman eden
41 views
22 Ekim 2021 - 10:38

Allâh’a ve O’nun gönderdiklerine bütün kalbiyle îman eden söz ve davranışlarıyla da bunu ispatlamaya çalışan mumin kardeşlerim! Bu îmanla; duygusunu, düşüncesini, davranışını, kısacası bütün hayatını düzenleyip yaşamaya çalışan kardeşlerim. Bakın Kur’an sizi nasıl anlatıyor; الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُون“Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. Rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerinde olanlar ancak onlardır ve kurtuluşa erenler de yalnızca onlardır.” (Bakara, 2/3,4,5)

 

Aziz kardeşlerim! Allah’ı sevmek ve onun razı olduğunu bilmek soyut bir durum olduğu için anlamak zordur. Bir insan, ben Allah’ı seviyorum diyebilir. Fakat bu durum içimizdeki bir duyguyu anlattığından dolayı, dışımızda bunu göstermemiz gerekir. Diğer taraftan, Allah bizden razı mı? Biz onun yanında nasıl bir kuluz? Allah da bizi seviyor mu? Bu sorular da aynı şekilde anlaşılması zor konulardır. Bizim Allah’ı sevdiğimizin anlaşılması, Allah’ın da bizden razı olduğunu anlamanın yolunu şu ayeti kerime bildiriyor: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونٖي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْؕ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ“(Ey Muhammed) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız(peygambere) tabi olun,(dini yaşayın) ki Allah da sizi sevsin…” (Al-i İmran, 3/31) Dikkat edilirse Allah’ı sevmemizin göstergesi Hz. Peygamber Efendimize (asm) uyarak İslamı yaşamaktır. Biz Peygamberimize (asm) uyarak hayatımızı yaşarsak, netice de Allah’ın da bizi sevdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Allah, Peygamberimizi (asm) bir model olarak yaratmış ve en güzel örnekleri onda göstermiş. Bize de “Eğer beni seviyorsanız, size peygamber gönderdiğim Hz. Muhammed’e uyunuz. Onauyarsanız anlayın ki ben de sizi seviyorum.” Allah’ın bizi sevdiğinin göstergesi, bizim ne kadar Hz. Muhammed (asm)’e benzediğimizdir. Ona göre sonuca varabiliriz.

 

Bize ve tüm insanlara iyilik ve güzellik adına yol haritası aslında Kur’an ve sünnettir; bundan başkasını tavsiye edemeyiz. Kur’an’ı ve Rasulullahın (asm) sünnetini kendimize rehber edinmek, kendimizi onlara endekslemek ve okuduklarımız içinde mutlaka imani bahis ve kitapları tefekkür ile okumak. İmanın ve Kur’an’ın anlattığı ve bahsettiği Kur’anî ve imani kitaplar okuyup, bu konuları tefekkür ve mütalaa eden şahsiyetlerle beraber olmakla onlardan istifade etmek, hem dünyamıza hem de ahiretimize faydalı olacaktır. Namazları vaktinde kılmak, günahlara dikkat etmek ve namazın arkasındaki tesbihatı yapmak ayrıca bizi psikolojik olarak rahatlatıp, geliştirecektir.

 

Mü’minlerin hayatına tesir eden, Allah ve rasulune bağlılığı gösteren üç önemli saha vardır: Birincisi, Allâh’a îman ve ibâdet sahasıdır. Başka bir ifadeyle Allah ile olan irtibat ve münasebetleridir. Gönülden îman, Allah’a tevekkül, sabır, şükür, ihlâsla kulluk, helâl-haram hassasiyeti ve istikamet ile Peygamber Efendimize ve Kur’ân-ı Kerîm’e bağlılık, hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakk’ın emrettiği namaz, oruç, zekât, hac, sadaka, duâ, ilim öğrenmek, Kur’ân tilâveti, emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker gibi ferdî ve içtimâî ibadetler, bu cümleden olarak zikredilebilir.

 

Allâh’a, Rasûlü’ne ve Kur’ân’a olan îman ve bağlılığın bir tezahürü de mü’minin çevresindeki canlı-cansız varlıklara karşı gösterdiği tutum ve davranışlardır. İnsanlar, Allâh’ın kulları olarak “O’nun emaneti” olduğu gibi, hayvanlar, bitkiler ve hattâ bizim cansız olarak kabul ettiğimiz toprak, su, hava vs. gibi varlıklar da Allâh’ın birer emanetidir. Müslüman, kendisine geçici bir süre ikram edilmiş bu varlıklara, birer emanet şuur ve hassasiyeti ile yaklaşır. Onlardan istifade ederken israf ve tahrip etmemeye, başkalarının hakkını gasb etmemeye özen gösterir. O, îmanın îcabı olarak mü’minlere karşı muhabbet, merhamet ve müsamaha ile doludur. Tüm insanlardan büyüklerini sayar, hürmet ve hizmetlerinde bulunur; küçüklerini sever, yardım ve ilgisini eksik etmez. Onlara güzel ahlâkla örnek olur. İncitmemeye ve incinmemeye gayret gösterir.

 

Mü’minin îmanının bir yansıması da onun kendi gönül âlemi ile ilgilidir. O, dış dünyayla irtibat hâlinde iken bile aslında iç âlemiyle baş başadır. O dış âlemdeki davranışlarına bakarak içinin hâlini görür. Her ân içinde meydana gelen büyük iç savaşın, nefis ile ruhun mücadelesinin şâhididir. Bazen iyiliğin, bazen kötülüğün galip geldiği bu muharebe meydanının gürültüsü, son nefese kadar kesilmez. O da hep iyiliğin galebesine çalışır. Zaman zaman hedefinden sapsa da hemen pişman olur ve istikametini düzeltir.

 

Bu üç saha, aslında iç içe geçmiş şekilde birbirine tesir eder. Allâh’a ve âhiret gününe îman, nasıl insanın insanlarla ve çevresiyle münasebetlerini düzenliyorsa, iç âlemini de şekillendirir. Aynı şekilde gönül âleminde ne varsa, Allâh’a îman ve teslimiyet ile çevremizdekiler de ona göre tekrar mânâ ve derinlik kazanır. Dış dünyadaki her şey, bize tesir ettiği gibi, bizim söz ve davranışlarımız da dış dünyamıza tesir eder.

 

Bu dünya; Herkesin birbirinden bir şeyler aldığı ve yine herkesin az-çok birbirine bir şeyler verdiği, bir alışveriş dünyasıdır. Bu alışveriş içinde aldananlar da vardır, başkasını aldattığını düşünenler de… Kendisinde bulunmayan îman ile, Allâh’ı ve insanları kandırdığını düşünen kimseler, aslında, sadece ve sadece kendilerini kandırırlar. Mü’minler, canlarını ve mallarını Allah yolunda harcayarak, bunlar karşılığında sonsuz cennet yurdunu satın alırlar. Kâfirler ve münafıklar da peşin dünya hayatına ve menfaatlerine tav olarak, âhiret hayatlarını satışa çıkartırlar.

 

Mü’minûn Sȗresinde, felaha eren ve cennete vâris olan müminlerin vasıfları şöyle anlatılır: قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ اَلَّذٖينَ هُمْ فٖي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ وَالَّذٖينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ“Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler. Onlar namazlarında tam bir saygı ve tevazu içindedirler. Onlar boş şeylerden uzak dururlar. Onlar zekâtı ifa ederler. Onlar mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ile ilişki kurarlar. Çünkü bunu yapanlar ayıplanamazlar. Ama bu sınırın ötesine geçmek peşinde olanlar, işte onlardır haddi aşanlar. O müminler üzerlerindeki emanetleri gözetirler, verdikleri sözleri tam tamına tutarlar. Onlar namazlarını vaktinde eda edip zayi etmekten korkarlar. İşte Ebedî kalacakları Firdevs cennetine vâris olanlar onlardır.” (Mü’minûn, 23/1–11). Âyette namazdan hemen sonra, boş söz ve işlerden yüz çevirmeye dikkat çekilir. Çünkü bir küllî kaide olarak, zararın defedilmesi, faydanın celbinden önce gelir. Boş işlerin terki “def-i mefâsid” kategorisinde değerlendirilir.

 

Bu meyanda, “içtimaî abdest” ifadesini hatırlamakta fayda vardır: Nasıl ki namaz için abdest alıyorsak ve hadesten ve necasetten taharet ile vücudumuzu temizliyorsak, cennete giden yolda da zekât vermek, iffeti muhafaza etmek, emanetlere riayet etmek, sözünde durmak ve namazları vaktinde eda edip zayi etmekten korunmak, boş sözlerden ve işlerden uzak kalmayı, “içtimaî bir abdest” olarak değerlendirebiliriz. Abdestsiz namaz olmadığı gibi mâlâyani işlere arkamızı dönmeden de huzura kavuşup, burada zikredilen vasıflara tam manasıyla sahip olamayız.

 

Zekâtın, manevi arınmaya vesile olduğu malumdur. Hakikî müminler de zekât vererek manen temizlenir, Allah’ın kendilerine ihsan ettiği maddi ve manevi nimetleri, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için çalışırlar. İlmimizin zekâtını verirken içtimaî abdest alıp boş sözlere sırt çevirip “kötü söz, davranış ve gıybet edilen yerlerden” uzak durmak şarttır. Bundan sonra “iyiliklere sahip olmak, ulaşmak” daha kolay ve nezih bir şekilde yapılabilecektir. Özetle insanı kurtuluşa götüren vasıfları şu şekilde sıralayabiliriz; Namazlarında Allah’a saygı içindedirler. Boş söz ve işlerden yüz çevirirler. Zekât vermek için çalışırlar. Irzlarını, iffetlerini korurlar. Emanetlere riayet ederler. Ahitlerine riayet eder, sözlerinde dururlar. Namazlarını vaktinde, hakkıyla eda edip zayi etmekten korurlar. Bu yedi vasıf, namazın huşȗ içinde kılınması ile başlamış ve namazın korunması ile bitmiştir. Âdeta diğer beş vasıf, üstten ve alttan namazın manevî korumasına alınmış gibidir. Insan için Namazın önemli bir koruyucu ibadet olduğunu görüyoruz. Çok hassas maddî ve manevî duygulara sahibiz. İnsan olarak duyma ve görme ile dış dünyadan etkilenir, vicdan ile de meseleyi içselleştiririz. Adeta yüce yaratıcı yarattıklarına namazla, cömertlik ve iffetle kendiniz olarak kalabilirsiniz diyor.

 

İsra Sȗresinde şöyle bir ikaz vardır: “Bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb gibi azaların hepsi de sorguya çekilecektir.” (İsra, 17/36). Kesin olarak bilmediğimiz ve bize faydası olmayacak şeylerin hesabını vermek kolay değildir. Gıybet ve iftiradan yılandan kaçar gibi kaçmak lazım. “Gıybet, iftira, bühtan, töhmet ve benzeri günahlar, fertler hakkında olursa hemen onlardan helallik isteyip psikoljik dünyamızı rahatlatmalı ve bir daha o günahı işlememek için şahısların kapısına giderek nefse baskı kurmak lazım. Ama bu günahlar ferdî olmaktan çıkıp bir cemaat hakkında işleniyorsa, söz konusu cemaatin tek tek bütün fertlerinden helâllik alınmadıkça bu günahların affedilmeyeceği de unutulmamalıdır.”[Yaşatma İdeali (Kırık Testi-11), İstanbul: Nil Yayınları, 2012, s. 246.]

 

Sosyal medyanın bu kadar çok kullanıldığı bir dönemde yapılan gıybet ve iftiraların da çok kolay yaygınlaştığını düşünürsek bu iftira ve gıybetlere milyonlarca kişinin şahit olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu tür iftira ve gıybetlere karşı yapmamız gerekenler: “‘(Müminler) boş, mânâsız, çirkin sözlere maruz kaldıklarında (aynıyla mukabeleden uzak durup) yüzlerini çevirir ve o sözleri sarf edenlere şöyle derler: “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size. Biz, sizin için de ancak iyilik ve selâmet dileriz. Ne var ki biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz.’ (Kasas, 28/55). Âyet-i kerimede açıkça ifade edildiği üzere, müminler, sevimsiz, nahoş söz ve tavırlara maruz kaldıklarında hemen karşılık vermek yerine o çirkinliklere karşı kulak kapatır, söylenenlere aldırış etmeksizin, ‘Bizim işimiz bize, sizinki de size.’ der, yüksek ahlâk ve seciyelerinin gereğini ortaya korlar. Sonra da ‘Biz cahillerle arkadaşlık etmeyi arzulamayız!’ diyerek cehalete karşı belli bir tavır içerisinde olduklarını ifade edip âlicenâbâne bir tavırla oradan geçip giderler.” [Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 62.]

 

Özetle, kurtuluşa erenlerin, Kur’ân ve Sünnet’te ifade edilen vasıflarından bir kısmı şöyle sıralanabilir: وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا“Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa ‘Selametle!’der.” bırakıp giderler.(Furkan, 25/63). İnsanları hayra çağırıp iyiliği tavsiye eder ve kötülüklerden alıkoymaya çalışırlar. (Âl-i İmrân 3/104) İçki, kumar, şirk, fal ve şans oyunları gibi şeytanî tuzaklardan uzak dururlar. (Mâide 5/90) Zulüm ve haksızlıktan kaçınırlar. (En’âm 6/21, 135; Yûsuf 12/ 23) Mal ve can ile Allah yolunda çalışırlar.(Tevbe 9/88) Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirip hayırlı işlere koşarlar.(Hac 22/77) İffetli bir hayat yaşayarak günahlara tevbe ederler.(Nûr 24/ 31) Küfür ve mâsiyet gibi her türlü mânevî hastalıktan arınmak için gayret ederler.(A’lâ 87/14; Şems 91/9) Hz. Peygamber’in yolundan gider. (Ahmed, II, 188) Fitnelerden uzak kalırlar. (Ahmed, II, 441)

 

Rabbimiz, bizi umduklarımıza nâil, korktuklarımızdan da emin eylesin. Sevdiği ve istediği vasıfları yaşamayı nasip etsin. Zalimlerin ömrünü bitirsin, mazlumlara rahmeti ile muamele buyursun…Âmin.

Derleyen

ERDAL ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno