Yıl 2006. Ders yılı başındaydık. Sınıflarda bir telaşe , yeni öğrenciler, yeni arkadaşlıklar. Sınıfta öğrencileri ayarlamış derse başlamıştım. Dersin ortasında, orta yaşlı ,beyaz giyimli, uzun boylu, heybetli bir hanım sınıfa girdi. Benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben de biraz beklemesini ders bitince görüşeceğimi söyledim. Bekledi. Sonra bana dedi ki:
-Hocam benim adım Adalet. Eşimi kaybedeli 6 ay oldu. Çok zor günler geçiriyorum bana iyi gelir diye Kur’an’a gelmek istedim.
Ben de
-Çok iyi etmişsin. Kur’an şifa’dır. Seni rahatlatır dedim. O da
-Ama hocam beni fazla sıkıştırmayın, daralınca dışarı çıkabilirim bir yerde fazla durunca sıkıntı başlıyor da.
Ben de
-Tabii ne demek istediğin zaman çıkabilirsin dedim.
İşte böyle başladı, adaletle olan arkadaşlığımız. Gün geçti. Sınıfım kuruldu. Sınıfımda orta yaşlı hanımlar vardı. Derse başlayınca herkes dikkatle Kuran-ı dinliyor, arkasından onlarda tekrar ediyordu. Gün geçtikçe herkes birbirine alıştı. Sabahleyin derse başlamadan çay demleniyor. çayın o nefis kokusu ve sıcaklığıyla dersler çok samimi ve muhabbetli geçiyordu.
Adalet sınıfta aradığı huzuru bulmuştu. Dersi terk etmek şöyle dursun, teneffüse bile çıkmıyordu.
Adalet yavaş yavaş hayatından bahsetmeye başladı. Meğer benim güzel arkadaşım acı üstüne acı yaşamış.. Eşinden önce 12 yaşındaki oğlunu kanserden kaybetmişti. 3 sene mücadele etmişler am nafile. Tam acısına alışmışken kocasını kaybetmiş. Kocasında hasta falan değilmiş. Bilgisayar başında birden fenalaşmış olduğu yerde vefat etmiş.
Bunları anlatırken sesi titriyor, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Ne garipti 20 yıllık evliliğinden geriye hiçbir şey kalmamış, koca evde yapa yalnız odalar karanlık, karanlık hatıralarla yaşaması. Ben dedi, bayramları bir de anneler gününü hiç sevmiyorum. Dışarıda herkesin mutluluğu bana batıyor. Kendimi mezarlığa atıyor mezarlıkta sanki onlar duyuyormuş gibi onlarla dertleşiyorum. Onu sessizce dinledim. Allahım ne büyük imtihan diye düşündüm.
Okul başlayalı bir ay olmuş, iyice birbirimize alışmıştık. Her çay molasında oturuyor dertleşiyorduk. Kendisinin çok zeki olduğunu anladım. Fen lisesi mezunuydu. Babası 70’li yıllarda anarşi olduğu için üniversiteye gitmesine izin vermemişti. Bir gün ona dedim
-Adalet bak sen fen lisesi mezunusun gel seninle üniversiteye giriş sınavlarına çalışalım eminim ki açık öğretimi kazanırsın, seninle ilahiyat okuyalım.
-Aman hocam o iş nasıl olur. Ben 42 yaşındayım. Yapabilirmiyimaca diye düşündü.
Ben de.
-Neden yapamıyasın, geçen sene senin yaşlarındaki arkadaşlar girdiler ve kazandılar eminimki sen de başarırsın.
Sonra birkaç defa daha ikna konuşmaları oldu. Sonunda denemeye karar verdi.
Kursa gelip gittikçe nasıl çalıştığını, ne yaptığını anlatıyordu. Böylece imtihan günü geldi.
İmtihana girdikten sonra, sonuçları beklemeye çalıştık. 15 gün sonra telefonum çaldı. Telefonda sevinç çığlıklarıyla
-Hocam kazandım kazandım diye bağırıyordu. Çok sevindik. O gün bizim için bambaşka bir gündü. Enteresan olan giriş puanı 140.00 idi. Adalet ise 140.01 almıştı. Cenabı Hak bize kapılarını açacaktı. Bundan sonra iki sene beraber çalıştık. Alt yapısı olmadığı için her gün özel ders yaptık. Öyle gayretliydi ki üşenmiyor kelimeleri tek tek yazıyor ve karşılığını sözlükten bulup onları ezberliyordu. Çok yoğun günler geçirdik. Bu arada kendisi de epeyce toparlanmaya başladı. Bir gün derse geldiğinde
-Hocam bugün ilk defaoğlumun odasına eşyalarını vermek için girdim. Şimdiye kadar odayı toplayıp temizliyor, onun eşyalarını sanki geri dönecekmiş gibi saklıyordum. Artık kendimle, acımla yüzleştim. Bunu başardım. Bu da oğlumun oyuncakları uygun birisine verirsiniz dedi.
2 sene sonra okulunu üstün başarıyla bitirdi. Ama arkadaşlığımız devam ediyor Kur’an kursuna her gün gelip ders veriyordu.
Bu arada müftülüğün düzenlediği eğitim semineri vardı. O da benimle geldi. Diyordu ki
-Ya Hocam benim burada işim ne ben de diyordum ki, hiç belli olmaz belki Allah(C.C.) seni bir yere hazırlıyordur diye gülüp geçmiştik.
-Adalet kendisine bir kedi edinmiş. Artık kedilerle teselli oluyor, mahalledeki kedilere maaşıyla mama alıp sokak sokak dolaşıp onları besliyordu. Bir gün dedim ki
-Adaletciğim kedilere bu kadar baktığın kadar dışarıda ilgiye muhtaç bir sürü insan var, onlarla ilgilensen
Dedi ki
-Hayır hocam insanları sevmiyorum. Etrafımda kimse kalmadı. Eşimin vefatından sonra eşimin tarafı beni aramadı. İnsanlar kötü niyetliler ama kediler değil, düşündüm haklıydı belki ama doğru değildi.
-Günler geçiyor gene beraber olup dersler yapıyorduk. 2012 senesinde okullara din dersleri çeşitliliği konunca dedim ki
-Adalet çevredeki okullara başvur seni sözleşmeli Kuran-ı kerim öğretmeni olarak alabilirler.
O da civar okullara başvurdu ve bir gün kendisine okulların birinden olur cevabı geldi.
-Hocam nereden cevap geldi biliyor musun dedi. Oğlumun isminde yunus Emre lkokulundan geldi. Ve ağlamaya başladı. Allahım bu ne güzel bir tevafuk evladımın yerine bana yüzlerce emre verdi.
Adalet daha önce çocukları sevmezdi. Şimdi ise onların dünyasına girdi. Onlarla tekrar canlandı. Kuran-ı kerim ve kurs ona şifa oldu ümit oldu. İstemekle ve dua etmekle düşünmediğimiz hayalini kurmadığımız şeyler bizim için Allah tarafından hikmetle yaratır. Yeter ki biz sabredelim bu hikmeti okumaya çalışalım.