36,6753$% 0.09
40,0531€% 0.19
47,6169£% 0.05
3.515,47%-0,04
2.984,18%-0,12
10.840,59%1,05
Büyükler kendilerine düşen vazifeleri yerine getirdikten sonra, evlatların görevi ise onların emir ve tavsiyelerine uymak düşer. Aile büyükleri hiçbir zaman taraf tutucu hareket ederek yuvada ikilik oluşmasına fırsat vermemeliler. Çoğu ebeveyn, öz çocuğunu haklı göstermek ve sözüm ona “ezdirmemek için”, taraflı hareket etmekteler. Bu da damat veya gelin hanımda kin, gayza ve öfkeye sebebiyet vermektedir. Ailedeki depremleri başlatan veya başlamasına zemin hazırlayan kız veya erkek tarafından, hatta arkadaş çevresinden birileri olabiliyor. Eşler evlenirken, kendi aralarında başka bir unsurun ailenin içişlerine karışmaması noktasında, mutlaka mutabakat yapmalılar. Bu her şartta geçerli olur mu tartışılsa da, müspet sonuçlar verdiği çoğu zaman gözlenmiştir.
İnandığımız değerleri özümsemiş fertler, mutlu yuvalar kurarak hanelerini Cennete çevirebilirler. İnsanın yaşamaktaki gayesi ne ise, istekleri de ona göre olabiliyor. Hayattan beklentisi dünyada mutlak manada mutlu olmaksa, bunu yakalamanın zor olacağını bilmeliyiz. Dünyada mutlak sevinç, mutlak mutluluk yoktur. Burada olan nimetler ahirette olanların numuneleridir. Her türlü güzelliği bu hayatta yaşamak isteyenler, hayal kırıklığına uğradıkları çok olur. Dünya tohum atma ve iyi ameller işleme yeridir. Yapmış olduğumuz güzel işlerimiz ve yetiştirmiş olduğumuz yavrularımız Allah’ın rızasını kazanmak için birer vesiledir.
**NASIL BİR DAMAT-NASIL BİR GELİN**
Evlilik iki bedende bir ruh gibidir. Yuva kuran insanlar, ferdilikten çıkıp hayat arkadaşının düşünce, inanç, karakter ve mizacına göre de hareket etmek durumunda kalabiliyor. Mutlu ailelerin meydana gelmesi, mutlu bireylerle mümkündür. İnsanın ilk mektebi ailesi olmasından dolayı, sağlam karakterli yetişen fertlerin kuracağı yuva da sağlam temeller üzerine oturabiliyor. Farklı kültürlerin ve farklı mizaçların oluşturduğu aileyi bir birine bağlayacak kopmaz bağlara ihtiyaç var. İnsan inandığı değerlerle, kültürüyle ve çevresindekilerle şahsiyet kazanır. En önemli değeri oluşturansa, bir Müslüman için Kur’an ve sünnettir.
İnsan bir kişiyle yuva kurmakla, hayat arkadaşının yakınları da artık onun yakınları oluyor. Yani yeni bir çevre, yeni bir yuva, yeni bir kültür derken herkes “kadın-erkek” bir kısım karşılıklı fedakârlıklar başlamış oluyor. Gelin veya damada yeni bir ana-baba dâhil oluyor. Kayınpeder-kayınvalide bir insanın öz ana-babası ne ise onlar da o kategoride değerlendirilmesi gereken iki önemli varlıktır. Pek çok manevi değerin yerle bir olduğu günümüzde, çiğnenen, unutulan, hakir görülen en büyük değerlerden biri de, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde “sadece kendisine ibadetten” sonra zikrettiği bir hakikat olan anne-baba hakkıdır.
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, yıllarca kendisini besleyen, koruyup kollayan, nice sıkıntılara katlanan anne-baba, çocuğunun nazarında bir yük, aşağılanan bir varlık olarak görülüyor. Anne-baba küçümseniyor, Huzurevlerine terk ediliyor, dövülüyor, ölümleri arzulanıyor. Hâlbuki anne-babanın hakları o kadar büyüktür ki, Allah Resulü (sas) bir hadislerinde meseleyi şöyle vurgularlar: “Evlat, babasının hakkını kesinlikle ödeyemez. Bu ancak şu şekilde mümkündür. Babasını bir yerde köle olarak bulur, satın alır, sonra onu hürriyetine kavuşturur. Ancak o zaman hakkını ödemiş olur.” (Müslim)
Onlara hürmet, o kadar büyük bir hakikattir ki, Cenab-ı Hak (cc), bu hakikati Kur’an’da şu şekilde hatırlatıyor: “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyilik etmenizi kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa, kendilerine ‘öf’ bile deme! Onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle!
Alçakgönüllülükle, onlara merhamet kanatlarını ger. Ve onlara şöyle dua et: ‘Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et!’”(İsra, 23-25) Allah, onların evlat üzerindeki haklarını anlatırken, en küçük bir hareket ve söz olan öf demeyi bile haram kılıyor. Bu kadar söz eğer haramsa, bundan ötesi; yani onları yalnızlığa terk etme, azarlama, küçük görme, tabi ki haramdır.
Anne-babaya iyilik ve ihsanda bulunma emredildikten sonra, özellikle anne nazara verilmiştir. Kısacası anne baba kişinin hem cenneti hem de cehennemi olabilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.