VE İNSAN ACELECİDİR!

VE İNSAN ACELECİDİR!

VE İNSAN ACELECİDİR!
Hayat insana herşeyi zamanla öğretiyor; her şey birden olmuyor. Gel gör ki insan çok aceleci, bu hayatın neticesine hemen ulaşmak istiyor. Şaşırtıcıdır; insan yaşlandıkça, zaman gençleşiyor. Peki neden? Çünkü zamana daha çok bilgi, birikim ve tecrübe yükleniyor. Tıpkı bir çekirdeği toprağın altına atıp, toprakla cebelleşerek gün yüzüne çıkması gibi. Bu çıkışın bir süresi ve o sürede yaşananlar var. Çekirdekten başağa,başaktan çiçeğe, çiçekten meyveye, meyveden hasada, hasattan tekrar toprağa girerek bir döngüyle yeniden başa sarıyor. Her başa sarışta daha çok bilgi ve tecrübeyle sıfırdan hayat (zaman) yeniden başlıyor. Bu süreçte nelerin yaşandığını kimse bilemez; nasıl bir çile çekildiğini, doğum ve ölüm sancılarını ancak ve ancak çekirdek bilir. Başını toprağın üzerine çıkardıktan sonra da tehlikeli bir hayat serüveni devam eder. Çok korunaklı bir zamana ihtiyacı var. O zaman dilimlerinde de; bir sahibe, bir mürşide, bir rehbere, bir çiftçiye acilen ihtiyacı var. Bu sahibe ulaşana kadar yaşamı her an tehlikededir. Bu tehlikeler hiç tahmin edemediği yerlerden, her an gelebilmektedir. Bu nazik nazenin; filizlik zamanında her an bir hayvana yem olabilir, bir yolcunun ayağı altında kalabilir, bir keyf çakırın hışmına uğrayabilir. Yerinden sökülüp; bir bardağın, bir saksının içine koyulup asıl vazifesinden alıkonulabilir. Bunca tehlikeden korunmanın tek yolu sahip olduğu mürşit, ona sahiplik eden çiftçi, onu koruma altına alan devletle mümkün olabilir. Ancak bu şekilde yaşama hakkını elde edebilir. Yoksa yaşama hakkı her an huruca dönüşme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Kur’an ahzap suresi 72. ayette; insanın çok zalim, zayıf ve cahil olduğu halde emaneti kabul ettiğini anlatır.
“Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi veya / onu insan yüklendi, o cidden çok zalim, çok câhil bulunuyor / muhakkak ki o zalim ve cahildir.”
(Başka ayetlerde de insan çok acelecidir der.)

Birinci cümleden anlıyoruz ki; emanet öyle büyük ki gökler de dahil her varlık ondan kaçınmış. Ayrıca anlıyoruz ki bir teklif var. Yani zorla kimse buna zorlanmış değil. Nitekim kalubela ayetinde de ‘insan zürriyetlerini şahit tutup onlardan söz aldık.’ deniyor. Bundan anlıyoruz ki, insan bütün varlıkların önüne geçip, yükü yükleniyor, sorumluluğu acele ile kabul ediyor.
Ve insan çok aceleci ve sabırsızdır; herşeye bir anda ulaşmak istiyor. Çocukken bir anda büyüyüp çocukluktan kurtulmak, bekarsa hemen evlenip bekarlıktan kurtulmak, okullu ise hemen okulu bitirip meslek sahibi olmak, mesleği varsa daha mesleğin başındayken o mesleğin bütün basamaklarını bir anda çıkmak, mesleğine kırk yıl emek verenlerin seviyesine kırk ayda çıkmak istiyor. Ticarete atılmışsa; ömrünü ticari hayata vermiş insanları görmezden gelip,ticaretin zirvesine birden çıkmak istiyor. Sanata ilgi duymaya başlamışsa; sanatın düşünce üreterek, düşünceyi biriktirerek, bekleterek, zaman ve mekanları hazır hale getirerek icra edildiğini unutup bir an önce bir sanatçı seviyesinde olmak istiyor. Oysa ki sanat tıpkı şarap gibidir. Bekleme süresi gelmeden onu içiremessiniz. Sanatta olgunlaşmadan Uygun zaman ve mekanda onu sahneye sürerek dinleyenleri,görenleri ona müştak hale getirmeyi arzulayan bir değerdir. Sabır ve zaman isteyen bir meslektir. Ama gel gör ki insan bir resim yaparak, iki satır şiir yazarak veya bir meslek edinerek, o meslekte bir işi becerecek seviyeye gelir gelmez; o sanatın, o mesleğin en zirvesine bir anda ulaşmanın yollarını arayarak, acele ederek kendi kendini heder eder. Yine insanın aceleciliğinden dolayıdır. Bir çok örneklerini sıralayabiliriz. İnsan aceleci ve cahildir. Aynı zamanda da gafildir. Çünkü geçmişin ızdırap ve çilelerinden habersizdir. Cehaletinin sebebi de budur. Cenab-ı Hak insana Kuran-ı Kerim’de geçmiş ümmetlerden bahseder. Geleceğe uzanan yolların geçmişten geldiğini, son durağın ahiret olduğunu, kurallara uyarak; yoldaki işaret ve levhalara göre hareket ederek hedefe kazasız belasız ulaşacağının haberini peygamberler vasıtası ile öğretir. Ne yazık ki insan yine acele ederek bu tembihleri görmeden, okumadan, dinlemeden cehaleti tercih eder. Yine anlıyoruz ki insanların büyük çoğunluğu böyle olmasaydı ayet belki de; ‘İnsan bilgindir, insan adildir, insan cömerttir.’ ifadesini kullanacaktı. Fakat bu terimler kullanılmamış.
Acelecilikten, cahillikten ve gafillikten dolayı kurtulan çok az insan var. İnsan olmak, insan gibi davranmak eğitilmeyi gerektirir. İnsan olmak; ilim ister, irfan ister, olgunluk ister. Yol yürümek, gezip görmek ister. Dinleyip, susmak ister. Sövene karşı susmak, dövene karşı elsiz olmak ister. Gönül koyana, gönülsüz olarak; gönül ehli, hal ehli, aşk-ı ilahi ehli olmak ister. Bunlara ulaşmanın yolu; yer yüzünde eğiten, öğreten, yaşatan, görüp gösteren mürşitlere tabi olmaktan geçer. Yoksa cehaletle başbaşa insan; zülümle başbaşa ; gafletle karşı karşıya insan! Yoksa hayvaniyet duyguları ile baş başa insan; varlığından habersiz bir mahluk gibi ölüm ile karşı karşıya! Tüm bu tehlikelerden uyanma ve kurtulmanın şifresi; akıl ve idrak yolu ile insanın iradesine verilmiş.Tek sorumlu insan!
Kalın sağlıcakla ey insan olan insanlar…

Abdurrahman koyuncu( abdurrahmankoyuncu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.