Bedir Haber

2002 VE 2008 ARASINDA HIZLA KALKINAN ÜLKEMİZ KİMLERİ RAHATSIZ ETTİ?

2002 VE 2008 ARASINDA HIZLA KALKINAN ÜLKEMİZ KİMLERİ RAHATSIZ ETTİ?
Abdurrahman koyuncu( abdurrahmankoyuncu@bedirhaber.com )
433 views
20 Aralık 2019 - 11:22

Evet, bu güçler sandığınız gibi dış güçler değildi. Yaklaşık 50 yıldır ülkenin kaymağını yiyen içerdeki güç odaklarıydı. 1960’da 141. , 142. ve 163. maddeleri anayasaya koyanlardı. Bu maddeleri sopa olarak kullanıyorlardı, kim muhalefet ederse bu maddelerden biri ile susturup mahkum ediyorlardı, tıpkı şimdiki gibi. 17/25’ten sonra çıkan terörle mücadele kanunundaki makul şüphe kanunu gibi. Ülkeyi bir kişiye veya bir aileye feda eden hadise de AKP yi, kuruluş amacından saptıran ve kurucularını dahi ihraç ettiren nedenleri ve niçinleri olan gerçekler ve bu güç odaklarının gerçek yüzlerini er geç ortaya çıkaracaktır hiç şüpheniz olmasın! Artık ok yaydan çıkmış, hızla ülkede eğitim seviyesi yükseliyor ve yükselmiş. Bu bir gerçek ve bunu geçici süreliğine bastırmış olabilirler ama bunu seyrini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Bilişim çağındayız, hiçbir gücün entrikaları gizli kalamaz artık. Wikileaks’in panama kayıtları ile de olsa ortalığa saçılacak bir gün.
Gelelim mutlu azınlığın geçici de olsa başardıklarına ve yaptıkları zulümlere, süreci nasıl yönettiklerine ışık tutalım.
Asıl mesele musibetleri, afetleri, tehlikeleri, kalkışma ve savaşları önceden okuyup bunlardan milleti aileyi ve ferdinizi koruma başarısıdır.
Yoksa olaylar olduktan sonra herkes olanın hikayesini yazabilir, okuyabilir ve anlayabilir.
Az buçuk düşünebiliyorsanız ve taassup düşüncesine saplanmamışsanız bunu fark edersiniz.
Taassup ve tarafkirlik bataklığına saplanmışsanız bin senede yaşasanız bu hakikatleri görme şansına erişemeyeceksiniz; tıpkı milliyetçi kafatascı belasına, ırkçı rasistliğe saplanmış sefih ruhlar gibi.
Evet, 2008’den 16 Temmuz 2016’ya kadar fişlenen insan sayısı ve bu tarihten sonra da bunları aşama aşama mahkemeye çıkarma süreci nasıl oldu?
Bir anda olmadı bu durum! 560 bin kadın-erkek öğretim üyesi, doktor, hakim, savcı, vali, kaymakam, memur, öğretmen, polis, asker, yaşlı, hasta, çocuk, ev hanımı demeden gözü dönmüş bir vaziyette mağdur hale getirilmenin sıradan bir olgu olduğunu düşünmek aptallık olur.
Çünkü bir takım odaklar egitilmiş mütedeyin insanlara bilenmişlerdi ve kinlerinin öcünü almak için, operasyon yapabilmek için delile ihtiyaçları vardı. 1960 yılından beri ülkeyi sömüren, her on yılda bir darbe senaryosu yapıp darbe yapan fabrikatörler ve ajanları ile birlikte bu güç odaklarının asıl korkusu başlamıştı.
Ellerindeki güç, makam ve saltanatlarına mütedeyyin insanlar tarafından ortak olma hamlesi başlamıştı ki, tabi bu durumun da yansımaları ülke geneline pozitif yansıyordu hatta dış dünya da bunun farkındaydı, olay orada koptu. Bu mütedeyyin kesim ne yaptı da bu durumdan halk memnun kaldı?
İşte, ülkede mütedeyyin insanlarla değişime uğrayan ilkelerin ve yeniden düzenlenen yasalarla birlikte AB kiriterlerine uygun hale gelen yasaların getirdiği rahat yaşamanın ve özgür düşünmenin yansımalarıydı bunlar.
Peki neydi bu yansımalar ve pozitif değişimler?
1- Rüşvete izin verilmiyordu
2- Haksızlıklara izin verilmiyordu
3- Adaletsizliklere izin verilmiyordu
4- Poliste rüşvet sıfırlanmıştı
5- Hukuk tıkır tıkır işliyor, generaller yüksek mevkideki kriminaller suç işleme lükx leri alınmıştı ellerinden sorgulanır ve yarğılanırız diye yargıdan tir tir titremeye başlamışlardı.
6- Ülkede herkeste öz güven hakim olmaya başlamıştı. Adalet karşısında eşitlik ilkesi artık işlemeye başlamıştı. Hakim ve savcular yüksek kurulu çoğunluğun oyları ile seçilmişti yarğının herkes için eşit olduğu kanaatı oluşmuştu.
7-Ülkenin kaynakları ülke için harcanıyordu, kamu kurum ve kuruluşları yenileniyordu.
8- Duble yollar yapılıyordu, tarım kredileri için çareler aranmaya başlanmıştı.
9- Dış dünyada, Avrupa’da ülkemizin insan hakları karnesi pozitif manada yükseliyordu.
10- Asker kışlaya çekilmişti, polis halka hükmetmekten halkı aşağılamaktan halkı yoldan çevirip başındaki takkeden dolayı elindeki tespihden dolayı veya arabasında bir kürtçe kaset bulundurmaktan dolayı karakola davet etmekten vazgeçmişti.
Halkın arasında artık yumuşak profilli polis memurları vardı. Halka tepeden bakmayan halktan biri gibiydi polis teşkilatı.
11- Trafik memurları yol kontrollerini para basan rüşvethaneler olarak kullanmaktan vazgeçmiş hatta bunu yapmaktan korkar hale gelmişlerdi.
Anlayacağınız devlet millete zulmetmekten vazgeçmiş, asli görevlerini yapmaya çekilmiş, devlet hizmetçi millet efendi olma yoluna da hızlı adımlarla ilerliyordu.
Bu durumda güzel gelişmelere de sebep oluyordu. Devlet; sosyal cemaatlerin de katkıları ile halkın huzurunu geliştirme adına her gün bir sosyal olgu peşinde koşuyordu, kendini adamış ve adanmış ruhlar devlet erki ile beraber çalışıyordu meccanen. Mesela bir ihbar mektubu için karakola gittiğinizde kendinizi evinizde gibi rahat hissedebilir hale gelmiştiniz, emniyet müdürlükleri polis araçları üniformalı memurlar artık korku pompalayan unsurlar değil güven veren güvenlik unsurları haline geldiğini hissettiriyorlardı, kendilerini halka sevdirmeye başlamışlardı.
Bu olumlu gelişmeler devlete sızmış mutlu azınlığı iyiden iyiye çıldırtıyordu. bunun için 28 Şubat’ı kurguladılar, ters tepti. 27 Nisan’a E-muhtırasını verdiler olmadı. Gittikçe umutları tükeniyordu ki dersanelerin kapatılması kavgası imdatlarına yetişti ve ardından 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları ortaya atıldı.
Bu dosyalarla alakalı Doğu Perinçek’in “Bu dosyalardan elimizde tam 38 dosya var, cemaat bunu yapamaz, biz başlattık 17/25’i” söylemlerine rağmen kimse dinlemedi ve direk suçu cemaate yükleyip işi dersane kavgasına çevirerek müthiş bir ustalıkla halkın bütün dikkatlerini kara propaganda ile oraya çektiler. Tabii bunu da anında değerlendirdiler. Ancak orta sahada topu anında çevirip karşı kaleye göndermek için kadroları zayıflamıştı, peki ne yapmaları gerekiyordu?
Onlar için kolaydı biraz zamana ihtiyaçları vardı. Bu süreçte oynayacakları oyuna mükemmel hazırlanmalarının imkanları oluşmuştu, ellerinde yolsuzluk dosyaları vardı, resmileşmiş 17/25 Aralık vardı ve kolları sıvadılar. Tüm oyunların şifreleri 1960 dan beri ellerindeydi, defalarca oynamışlar ve başarılı olmuşlardı. Nereden başlayacaklarını iyi biliyorlardı. Allah korkusu yoktu, kul hakkı korkusu endişesi hiç yoktu, vicdanları sönmüş, egoları göklere çıkmış, firavunane bir hale bürünmüşlerdi. Her zaman ki firavunlar (ramsesler) gibi, halk köle onlar efendi idi.
Devletlerini kölelerine kaptırmak çok zorlarına gidiyordu ve halkı tahrik ederek birinci maddeden başladılar. Birkaç yalancı şahit buldular, onun adına da itirafçı dediler ki halk tepki koymasın.
Farkındamısınız müthiş bir algı mühendisliği ile yürüttüler tüm bu oyunlarını.
Başlattıkları ilk suçlama, “soru çaldılar”oldu. Çünkü kendileri 1960’tan beri hiçbir sınavı hakkı ile kazanıp devlete memur olamadılar, ya mülakatla ya istihbarat raporları ile ya da YÖK’ten çaldıkları sınav bilgileri ile kendi taraftarlarını, akraba ve taallukatlarını, yandaşlarını, kendilerine biat edecek dalkavuklarını bedava yerleştirdiler kendilerini devletin sahibi olarak gördüklerinden dolayı. Bunu bilmeyen var mıydı, hayır! Sağır sultan bile biliyordu. Bilmeyen bir kitle vardı oy deposu temiz kalpli halk her söylenene inanır ve itimad eder çünkü bizim halkımız devletçi bir halktır. Bu bahsettiklerim devletin kriminal kadroları, yani üniversiteler, polis akademileri, harbiye mektepleri, maliyenin üst bürokratları, bankaların üst kurullarıdır ve hiç bir zaman adaletle hükmetmediler, kimse hakkı ile oralara gelmedi, gelebilecek olanları da iftira, yalan ve tuzaklarla alt ettiler. Devletin alt kademesi belediyeler vesaire alt sektörlerde bu doğru sınavla veya liyakatla alınabiliniyordu, az da olsa kural işliyordu. Neden efendiler hizmet sektörüne tenezül etmiyorlardı!
Bu durumları 2002 -2008 arasında işlemediğinden dolayı hamle yapmak şarttı çünkü ölüm kalım mücadelesi veriyorlardı. Devletin idare sistemindeki hırsızlıkları yolsuzlukları ve pisliklerini tamamen yok edip kapatmaları için devlete gelmiş mütedeyin kesimide oturdukları makamları onlarla paylaşmıştı, bu durumdan çok rahatsızdılar ve mütedeyyin insanları yok etmek için onların hakında delil oluşturabilmek için yeni senaryoya ihtiyaçları vardı ve Allahın lutfu 15 Temmuz kumpasını senaryolaştırmışlardı. Ve dahası MHP ve İşçi partisi ile de ittifak kurup, Ergenekocularla ortak olup onların davalarını sıfırlamışlardır. Tıpkı paraların sıfırlandığı gibi davalarda sıfırlanmalıydı. Ergenekon generallerinin ses kayıtlarında “Milleti tepeleyeceksiniz, aç bırakıp su bile vermiyeceksiniz” dediklerini yapmışlardır, 15 temmuzla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi 20 Temmuz’ darbesinide birlikte gerçekleştirmişlerdi.

Peki bundan sonra ne oldu?
Ordudaki ulusalcı ergenekoncular yıllarca ülkeyi ve orduyu dünyaya kapatmak için avrasyacılık adı altında yapmak istediklerini belki hiç bir zaman başaramayacakları kadar başardılar.
Ülkede özel sektörün açtığı özel okulları kapattılar, on binlerce öğretmenin diplamalarını iptal edip işsiz bıraktılar, açlığa mahkum ettiler. Bizatihi kuruluşları bakanlar kurulu kararı ile olan, denetimi YÖK ile belirlenip denetlenen, öğrenci kayıtları YÖK tarafından yapılıp atanarak yerleştirilen, öğrencilerinin hiç biri cemaate sosyal gruba aidiyeti olmayan, tamamen bireysel olan 13 tane yarı devlet, vakıf ve özel üniversiteleri kapattılar. Bu üniversitelere bağlı 25 tane hastaneyi kapattılar dört bin öğretim üyesinin öğretme haklarını ellerinden aldılar.
Daha Öncesinde yüzde 47 oy almış olan Ahmet Davutoğlu’nu da görevden almışlardı, sonrasında milletin iradesini hiçe sayarak seçimlerden önce büyükşehir belediye başkanlarını istifa ettirmişlerdir, kendilerine alternatif olacak bir cemaati ve cemaatin tüm sempatizanları dahil kendilerinden ayrı düşünen tüm düşünce sahiplerinin üzerinden silindir gibi geçmişlerdir. Ülkedeki cemaat ve tarikatları birbirine düşürmüşler, birbirine beddua edecek hale getirmişler, birbirinin düşmanı haline getirmişlerdir. Açık alanda konuşma özgürlüğüne kilit vurmuşlardır, komşunun komşuya asla güveni kalmamıştır, herkes herkesten korkar hale gelmiştir, medya da özgür haber ajansları kalmamıştır, serbest ama konuşma yazma hakkı yoktur, tek bir şey yazar konuşur konuşturur ve şeytanlaştırdıkları unsurlara küfretme hakkına sahip olmalarına izin verilmiştir.
Tüm bunlar yapılırken halkın arasına da medya eli ile kara propağanda yaparak, bu yaptıklarının sanki meşruymuş algısını mükemmel geliştirmişlerdir.
Ekonomi bittik hale gelmiş, ülke dışa kapanmıştır. Herkesle anlaşır hale gelemiş olan ülkeyi, herkesle sorunlu hale geldiğini herkes görüyor. İki yüz bin insan, kadın, çocuk, başörtülü, hamile demeden onlara zindanları tattırdılar. Gençlere başörtüsü ile üniversite yolunu açmak için geldiler, meğer bu yolu açıp arka kapıdan hayatlarını söndürüp zindanlara tıkamakmış bunların amacı. Bu amacı siyasal islamın eli ile başarmaları ayrı bir başarı öyküsüdür.
Burada kötü olan durum, siyasal islamcıların güç odakları için sınıfta kalmaları oldu. Yıllarca mücadele ettikleri güç odaklarının oyuncağına dönmeleri, makam uğruna mal şehveti uğruna emirlerine boyun eğip yüz yıllık mütedeyyin insanların emeklerini heba etmeleri oldu. dünya makamına mal şehvetine bulaşmasalardı bu duruma düşmezlerdi eminim. ülkeyi aydınlık yarınlara çok çabuk ulaştıracak ivmeyi yakalamışlardı. Ne yazık ki kazanma kuşağında kaybedenler kervanına dahil oldular, zulümlere işkencelere haksızlıklara hukuksuzluklara ortak oldular, adil düzenden arsız bir düzene geçtiler, tarihin sayfalarına bu şekil kayıt oldular. Ne yazık ki milletin umudu olmaktan milletin korkusu olmaya evrildiler. Makam şehvetlidir insanı kör sağır eder, adalet etmek zordur kıldan ince kılıçtan keskindir, adalet sahibi olmak için temiz olmak gerekir, hiç kimseye biat etmemek gerekir. Adalet sahibi olanlar, o makamlarda oturanlar kutsal olan insanlardır, onlar kaybederse bütün insanlık kaybeder. Ne yazık ki taasup ve taraftarlık güdüsü adalet sahiplerini de siyasilerin ve siyasal islamcı ulusalcı egoistlerin peşine taktı, onlar da kazanma kuşağında kaybedenlerden oldular.

Gelin bir olalalım birlikte düşünelim gelecek nesillere örnek olalım. Ömür kısa, sonra değdimi acaba dediğimizde ah ederek değmedi demeyelim.

Kalın sağlıcakla..

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno