35,9894$% 0.24
37,4302€% 0
44,7762£% 0.13
3.301,45%0,19
2.855,92%0,01
9.842,15%1,26
İlk hicret kafilesi Mekke’den Medine’ye yola çıkmaya başladığı bu Muharrem ayı, tarih boyunca birçok kutsal olayların yaşandığı mübarek bir ay olarak da tanınmış, hicri yılımızın birinci ayı olmaya da bu sebeple layık görülmüştür.
Hz. Adem’in tövbesinin kabulünden başlayan Peygamberlere ait büyük kurtuluş mucizeleri hep bu Muharrem ayında ve aşure gününde meydana gelmiştir. Hz. Musa’nın Firavn’ın zulmünden kurtulması, Hz. İbrahim’in Nemrut’un ateşinden korunması, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi Dağı’nda tufandan kurtulup karaya çıkması da bu ayda gerçekleşen büyük kutsal olaylardan bazılarıdır. Aşure tatlısı da tufandan kurtulup gemide bulunanlar tarafından tahıllardan yapılmış günümüze kadar gelmiş lezzetli ve anlamlı bir talıdır.
İnsanlar her yıl Muharrem’de bu tarihi olayı bir daha hatırlayarak tatlılar yapar eş dost, konu komşu ile paylaşarak yeniden bir kaynaşma, sevgi saygı tazeleme vesilesi meydana getirmekteler. Dini bir mecburiyeti olmadığı halde aşure tatlısı bu özelliğinden dolayı nesiller boyu devam etmektedir.
**Aşure Günü Oruç**
Sevgili Peygamberimiz Yahudilere Aşure günü niçin oruç tuttukalrını sorunca onlar:
-Hz. Musa ile İsrailoğulları Fir’avn’ın zulmünden aşure gününde kurtulduğu için şükür orucu tutmaktayız, diye cevap verdiklerinde, Peygamberimiz (sas), ‘Ben Musa’ya sizden daha yakınım’ buyurarak O’nun tuttuğu aşure orucunu tutmuş, tutulmasını da emretmiştir. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınması üzerine insanları muhayyer bırakan Peygamberimiz, “İsteyen tutsun, isteyen de tutmasın, bize ait Ramazan orucumuz başladı.”buyurmuştur.
Aşure gününde oruç tutan sevap alır, tutmayan da günaha girmez. Ancak, aşure gününde sevabın çokluğunu düşünerek oruç tutacak olanlar, önüne yahut da arkasına bir oruç ekleyerek çift oruç tutsalar, Yahudilerin tek orucunu taklit değil de, kendi nafile oruçlarını tatbik etmiş olurlar.
**Kerbela**
Tarih boyunca hep özel ve güzel olayların yaşandığı bu mübarek Muharrem ayı, hicrî 61’de Emevi Halifesi Yezid’in yönetimindeki aşure gününde vicdanları sızlatan, ümmeti yasa boğan Kerbela faciası da bu ay yaşanmıştır..
Peygamberimizin Ehl-i Beyti’nden 72 hane halkı, aşure günü Kerbela’da 55 yaşındaki Hz. Hüseyin’le birlikte şehit edilerek aşure günü, gönül yakıp vicdan sızlatan matem haline dönüştürmüşlerdir.
Biz Ehli Sünnet müminleri, Ehl-i Beyt ailesinin şehit edildiği bu acılı günde karalar bağlayıp feryad-ü figanlar ederek matem tutma işaretleri vermeyiz ama vicdanları sızlatan zulmün acısını da gönlümüzün derinliklerinde olanca acılığıyla hep hisseder, derin acıyı sessizce yaşarız.
**Bizim bu sessizliğimize bakanlar, faciaya duyarsız kaldığımızı sanır, su-i zanna girerler. Halbuki, acımızın feryad-ü figanlarla dışarıya taşmamasının sebebi, duyarsızlığımız değil, İslam’da karalar bağlayıp feryad-ü figanlar ederek sesli ağlamaya izin verilmediği gerçeğine olan inancımızdır.**
Çünkü Peygamberimiz’in, biricik oğlu İbrahim’in vefatı üzerine sessiz gözyaşı dökerek ağladığını görenler, sizde mi ağlıyorsunuz, halbuki ölenin arkasından ağlamayı yasaklamıştınız, demesi üzerine ‘Benim yasakladığım ağlama, feryad-ü figanlarla yapılan bağırıp çağırmalı ağlamalardır. Sessizce dökülen gözyaşı, insandaki şefkatin önlenemez gereğidir. Bu gibi sessiz ağlamalarda mahzur söz konusu değildir.’ buyurmuş, bizlere de sessiz ağlayıp gözyaşı dökme örneği vermiştir.
Hem bizler kıldığımız beş vakit namazlarımızın tahiyyatlarında okuduğumuz salavatlarımızla Ehl-i Beyt’e hep dua ederiz. Ehl-i Sünnet’teki bu Ehl-i Beyt’e dua etme sevgi ve sadakatimiz, farz-sünnet tüm namazlarımızda ebedi görevimiz olarak ömür boyu devam eder. Bu da bizim Ehl-i Beyt sevgisindeki samimiyetimizin tartışılmaz delilini ifade eder.
Ehl-i Beyt’e yasaklanmış feryatlar yerine, emredilmiş salavatlarla ömür boyu dua eder, şefaatlerini umarız.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.